Görüntülenme Sayısı: 112
Midas, MÖ 738 ve 696 yılları arasında Frigyalılar’a ait Gordion kentinin kralıdır. Kral Midas ile ilgili olarak öne çıkan iki önemli efsane vardır.
İlkine göre, şarap tanrısı Dionysos’un yoldaşı bir Satiros (keçi ayaklı, sivri kulaklı, yarı hayvan yarı insan şeklinde yaratıklara verilen isimdir) bir gün Midas’ın gül bahçelerinden birinde uykuya dalar, Midas onu bulur ve çok yakınlık gösterir. Midas’ın misafirperverliğinden çok memnun kalan Satiros ona Dionysos’un çok istediği bir dileği yerine getirebileceğini söyler. Gözünü hırs bürümüş olan Midas, tutuğu her şeyin altın olmasını diler. Bu dileği kabul edilip sarayının, elini sürdüğü tüm yiyecek ve içeceklerin, çok sevdiği kızının cansız altın heykellere dönüşmesi üzerine ise, düşüncesiz hırsından pişman olur ve artık lanet haline gelen dileğinden kurtulmak ister. Dionysos da ona ancak Paktes ırmağında yıkanırsa eski haline dönüşebileceğini söyler. Midas da ırmak da yıkanır ve eski haline döner.
Gelelim operamızın konusu olan ikinci efsaneye……
Pan adındaki Satiros bir gün kırlarda dolaşırken, tanrıça Athena’nın icat ettiği ancak çalarken yüzünü çirkinleştiğinden dolayı kızıp attığı çok güzel ses çıkaran flütü (kaval da diyebiliriz) çalmaya başlar.
Kendisinin de güneşin, sanatın, müziğin tanrısı olan Apollon’dan daha az yetenekli olmadığını düşünen Pan, Apollon ile yarışmak ister. Apollon’nun arkadaşı olan muse’ler (ilham perileri) ve Frigya kralı Midas bu yarışmada hakem olacaklardır. Apollon çaldığı lir (arp sazının atası) ile ortalığı inletir. Pan da çaldığı flütle ondan aşağı kalmaz. Diğer hakemler Apollon’u beğenirken, Midas da Pan’ı tercih eder. Midas’a kızan Tanrı Apollon, “Müzikten anlamayan insan ancak eşek kulaklarına layıktır!’’ diyerek, Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürür.
Kulaklarından utanan Midas , kulaklarını külahlı şapkalarla saklamaya çalışır. Sarayına berber çağırarak, kulaklarını perukla kapatmasını ister. Berber uzun bir uğraştan sonra bunu başarır ve bu sırrı kimseye anlatmayacağının sözünü Midas’a verir. Fakat zaman içinde bu sırrı taşımaktan çok yorulmuştur. Bütün halk ona sürekli Midas’ın neden büyük ve külahlı şapka taktığını sormaktadır.
Berber bir gün boş bir araziye giderek toprağa derin bir çukur kazar ve çukura doğru “’Midas’ın kulakları eşek kulakları!’’ diye haykırır. Üstünü toprakla örttüğü çukurun üstünde bir süre sonra sazlar oluşur ve rüzgar estikçe bu otlar etrafa ‘’Midas’ın kulakları eşek kulakları!’’ diye haykırmaya başlar. Bunu duyan halk, durumu öğrenir. Midas da zamanla kulaklarına alışır ve kulaklarının bir üstünlük simgesi olduğunu, halkına bunu göstereceğini bildirir.
Apollon, Midas’ı tekrar cezalandırmak için tam halkın önünde kulaklarını çıkarttığı anda, kulaklarını eski haline çevirir. Midas gülünç duruma düşmüştür. Halk bu kez de onu, kendilerini aldattığını düşündüğü için aşağılar. Bu duruma çok üzülen Midas, kulaklarını kestirir ve sonuçta kesik kulaklarıyla eski halinden daha da kötü bir görünümde olduğunu görünce, Tanrı Apollon’a yalvarır; ondan yardım ister. Tanrı Apollon, Midas’ı affeder ama onu öldürür ve mezara gömer.
“Midas’ın Kulakları” operası, ünlü Türk bestecisi Ferit Tüzün’ün, 1960’larda bestelediği bir operadır. Baş rol olarak, bir bariton için yazılmış olan operayı Tüzün, eserini, Midas’ın bu öyküsünü bir tiyatro oyunu olarak da kaleme almış olan Güngör Dilmen’in yazdığı libretto üzerine kurgulamıştır.
Çağnur Gürsan