İçinde yaşadığımız tüm alanlar yaşamın günlük akışı içerisinde, zamanın hızlı devinimine uygun biçimde, bazen farkına bile varamadığımız değişimler yaşayıp duruyorlar. Bu yüzden de kendimizi ait hissettiğimiz, içerisinde mutlu, heyecanlı veya umutlu olabildiğimiz alanları belli bir andaki halleriyle kayda geçirmek çok değerli. Hele bu kayıt bir kağıt üzerinde ve bir ressam fırçasıyla gerçekleştirilmişse… “Fırçanın Ucundan” tam da bunu yapan bir sanatçının önce gözleriyle gönlüne, sonra da fırçasıyla kağıdına ve tuvaline kaydettiklerini içeriyor.
Sürekli başka başka karakterlere bürünen semtler, farklı çehreleriyle bizi kendine hayran bırakan eski/yeni mimari eserler veya aksine değişime dayanarak artık birer sembol haline gelmiş bazı kent köşeleri; bazen caddeler, sokaklar, çeşmeler; bazen deniz kıyıları, limanlar, çarşılar… Burada hepsi “fırçanın ucunda”…
