Künye
Yapım Yılı/Ülkesi – 1956, Fransa
Yönetmen – Albert Lamorisse
Senaryo – Albert Lamorisse
Müzik – Maurice Le Roux
Oyuncular – Pascal Lamorisse, Sabine Lamorisse, Georges Sellier
ImDb Notu – 8.2
Özellikler
Konu
Film 1950’li yıllar Paris’inin Ménilmontant semtinde geçer. Yönetmenin oğlu tarafından canlandırılan beş yaşında bir çocuğun bir balonla olan maceralarını anlatır. Çocuk sokak lambasına asılı bir kırmızı balon bulur ve Paris sokaklarında onu izleyen bu balonla aralarında bir dostluk başlar. Kendi yaşıtı bir grup çocuğun kıskançlıkları/hasetleri filmi hem trajik hem de sihirli bir sona doğru götürür.
Yorum
“Kırmızı Balon” filminde küçük bir erkek çocuğunun yolda bulduğu balonla olan arkadaşlığı ve balonun onun yaşamındaki önemi anlatılır. Ancak, çocukların oyun ve oyuncak dünyasına yönelik bir film olarak gözükse de yetişkinlere, özellikle de eğitimcilere mesajları olan bir filmdir.
Sabah, alacakaranlıkta Paris’in en ünlü semtlerinden Montmartre’da küçük bir erkek çocuğu elinde çantası ile okula gitmektedir. Sokakta onu izleyen kedi dışında hiç kimse yoktur. Bu noktada, okul yolu yalnızlık teması ile pekişmiştir. Çocuk sorumluluklar edinmiştir, okula zamanında gitmelidir. Paris’in eski, hiç değişmeyen, kendine özgü sokak fenerleri eşliğinde merdivenlerden inerken onlardan birisine takılmış kocaman kıpkırmızı bir balon görür ve onu lambanın demirinden kurtarır. Balon bir uçan balondur ve işte tam bu sahnede aralarında bir oyun başlar. Balon onun kendisini yakalamasını, ipini tutmasını istemiyormuş gibi yapar. Çocuk onu tutmak ister, balon uzaklaşır; çocuk umursamaz gözükür, balon onu takip eder. Aralarındaki ilişki sanki kovalamaca oynayan, yakalanmak istemeyip de yakalanan iki arkadaş ilişkisi gibidir. Çocuk nihayet saklanır ve aniden ortaya çıkıp balonu ipinden tutar ama otobüse onunla binemez. Çaresizlik içindedir ama yine de hemen çözüm bulur, kırmızı balonu sıkıca tutar ve koşarak okula gider. Bu sahne yeni başlayan bir ilişkinin sıcaklığını ve umutlarını çok güzel yansıtan bir sahnedir.
Böylece aralarındaki ilişki yoğunlaşmıştır. Çocuk okula girer, çok geç kalmamıştır. Sınıfa girerken balonunu kapıdaki yaşlıca bekçiye emanet eder ama aklı hep balondadır. Balon onu bekçinin yanında bekler; çocuk okul çıkışı onun ipini tutar ve birlikte eve gelirler. Ancak evde annesi balonu içeri almaz! Çocuk üzülür ama yine bir çözüm bulur. Burada insan hayatındaki hayal kırıklıkları ve pes etmeyip çözüm bulma yetisi bir arada gösterilmiş olur. Balon çocuğa yardımcı olur ve odasının penceresine gelir, çocuk camı açar kırmızı balon artık onunla evindedir. Bu noktada balon ile çocuğun birbirlerine aidiyeti başlar.
Sabah tekrar okula giderken balonu pencereden dışarı bırakır, balon onu kapıda bekler. Balonun ipini tutar ve bu kez caddede otobüse binebilirler çünkü yine birlikte bir çözüm üretmişlerdir: Balon dışardadır ama ipi çocukta olduğu için beraber seyahat ederler. Aralarındaki arkadaşlıkta bağlar güçlenmektedir. Çocuk okulda sıraya girer, sınıf arkadaşları balonu fark ederler ve onu yakalamak isterler. Balon onlara da oyun yapıp uzaklaşır. Sınıfa girdiklerinde açık bir pencereden sınıfa girmek ister. Çocuklar heyecanlanırlar, sesler artar. Müdür çocuğu cezaya, bahçedeki küçük bir odaya götürür, kilitler. Müdürün bu sert tutumu ve disiplin anlayışı balon arkadaşının hoşuna gitmez, müdürü takip eder ve sürekli onun çevresinde dolaşarak işlerini yapmasına engel olur. Arkadaşı ceza almıştır, balon da müdürü rahatsız ederek bu yöntemle arkadaşını kurtarır. Böylece, dayanışmanın mutluluğunu birlikte yaşarlar.
Çocuğun müdür tarafından odadan çıkarılması ile çocuk ve balon tekrar eve dönüş yoluna koyulurlar. Artık gerçek anlamda dostturlar. Yolda, elinde mavi balon olan bir kız çocuğu ile karşılaşırlar ve kırmızı balon bu mavi balonun peşinden gider. Çocuk geri gelmesini ister, artık ona güveni tamdır ve ipini pek tutmamaktadır. Birlikte çok mutludurlar. Balon çocuğun hem oyuncağı hem de arkadaşıdır. Bu ilişkinin izleyiciye gösterdiği çok temel bir gerçek vardır: Nesnelere olan bağlılıklarımız ve bağımlılıklarımız bize yaşantımızda önemli duygular yükler.
Mahallesindeki haşarı çocuklar balon ile çocuğun arasındaki ilişkiyi fark ederler. Onlar da çocuk gibi balonla olma ve balonu sahiplenme arzusu içindedirler ama hem çocuk hem de balon, bu ikili özel ilişkinin içine kimseyi sokmak istemezler. Balonun ve çocuğun onları reddetmesi diğer haşarı çocukların dünyasında saldırganlık ve tahripkârlık duygularını ortaya çıkarır. Onları takip ederler, çocuk balonunu korumaya çalışır ve kaçarlar. Balon ile çocuk arasında kurulan ilişkiye karşı haset duyarlar.
Hafta sonu gelmiştir. Büyükannesi ile çocuk balon ile birlikte kiliseye giderler ama kiliseden kovulurlar. Bu sahnede kurulu düzenin kuralları ile hayal dünyasının ve zaman zaman da küçük mutlulukların çatışması söz konusudur. Sonra çocuk pastaneden pasta almaya girer, balon onu dışarda beklerken mahallenin haşarı çocukları onu yakalarlar. Pastane çıkışı çocuğun balonunu arayış sahnesi, yaşadığı endişe ve kırmızı balon dostunun yokluğuna duyduğu üzüntü oldukça hüzünlüdür. Kayıplar karşısında yaşanan acıyı çok hoş bir biçimde gözler önüne serer.
Çocuğun balonunu bulması gereklidir. Nihayet ikisinin ortak çabasıyla buluşurlar ve birlikte çocuklardan kaçarlar. Kovalamaca sahneleri ve çocuğun çaresizliği bize balonun da çaresizliğini yaşatır. Sonunda açık bir alanda sapanla balona atış yapan haylaz çocuğun acımasızlığı, iyi olanı bozma isteği ile balon ve çocuğun yolun sonuna geldiklerini anladıkları için duydukları üzüntü iki zıt duyguyu yansıtır. Balon söner yani yaşama veda eder. Çocuk çok üzgündür ve bu duygu ile nasıl baş edebileceğini bilemez. O sırada çok sayıda rengârenk balonun pencerelerden, kapılardan fırlayarak gelip onun üzüntüsünü paylaşması ve hepsinin ipini tutan çocukla birlikte havaya yükselmeleri, bazen dostlarımızı veya nesnelerimizi kaybetsek de bununla baş edebilmemiz için daima bize destek olacak başka dostlarımızın olacağını hatırlatır. Çocuğun balonlarla havaya yükselişi, onun sanki yeryüzünün kötülüklerinden kurtuluşunu da imgelemektedir.
Çocukların hayal dünyaları bizi aynen bu filmdeki gibi çok hoş duygular yaşayabileceğimiz anlara ve anılara götürür. Çocukluğumuza dair pek çok çağrışımın ve anının canlanmasına neden olur. Önemli olan bizim anılarımızda hangi tarafta olduğumuz ve bunları hatırlarken yaşadıklarımız için hüzün mü yoksa yaptıklarımız için pişmanlık mı duyduğumuzdur.
Füsun Aygölü
Kırmızı balon yaşamın özeti gibi.
Çocukluğumu hatırladığımda hissettiğim hüzün, yazdıklarınızı okurken duyduğum memnuniyete ve heyecana karıştı.Yüreğinize kaleminize sağlık