Son okuduğum kitap beni büyüledi ve ben de bir başka kitapla ilgili yazmayı düşünürken kendimi alamadım, sizlere bu güzel kitaptan bahsetmek istiyorum.
“İki Devir İki Kadın, Münevver ile Perizat’ın Romanı” aslında yazar Ülker Banguoğlu Bilgin’in anneannesi Münevver Hanım ile annesi Perizat Hanım’ın hayat öyküleri. 1915’te başlayan bu uzun soluklu hikaye, 2007’ye kadar geniş aile ortamlarında geçiyor ve yaşanan olaylar çok usta bir dille anlatılıyor.
Kitabın okuru sarıp içine çeken, adeta büyüleyen tarzı olayların bu iki akıllı, sevecen, anaç tavırlarıyla sarmalayan kadının gözüyle anlatılmasından geliyor ve tabii en önemli özelliği de birinci tekil şahıs anlatım.
Sözü geçen yıllar dünyada ve ülkemizde çok önemli olayların yaşandığı yıllar; önce Büyük Savaş, sonra Kurtuluş Savaşımız, ardından bir ülkenin bütün coşkuları ve zorluklarıyla kuruluş aşamaları. Sonra da bizim uzaktan izlediğimiz ama etkilendiğimiz İkinci Dünya savaşı… Elbette ülkemizde modernleşme ve batılılaşma hareketleri var; ama gene de dış dünyayla bağlantılı olaylarda, yani evin dışında erkeklerin daha çok rol aldığı bir ortam söz konusu. Bu iki kadın, Münevver ve Perizat, sadece ev işleri ve çocukların bakımı gibi konularla ilgilenmiyor, aynı zamanda dışarıdaki bu dünya ile eşleri arasında tampon görevi de görüyorlar. Bunu yaparken onları o muhteşem kadınca içgüdüleri ve sevgi dolu iç sezgileri yönlendiriyor. Unutmayalım, o yıllarda bugünkü gibi her derde dışardan çözüm üreten profesyoneller de yok, böyle bir kavram bile yok.
Beni çok düşündüren, kendi aile büyüklerimden de dinlediğim benzer öyküleri anımsatan bölümler pek çoktu ve inanıyorum ki aranızda yaşı belli bir olgunluğa ermiş herkeste de bu çağrışımları yapacak bir kitap bu. Kitapta sözünü etmeden geçemeyeceğim birkaç bölümden biri de şu: Münevver Hanım, hayatının son yıllarında büyük kızı Perizat ile dertleşirken, çok saygı ve sevgi duyduğu, arasında çok yaş farkı olan eşinden bahsediyor ve bazı yaşananların farkında olduğunu ve aslında bunlar yüzünden kırgınlık duyduğunu dile getiriyor; oysa bu duygular kitap boyunca, yani yaşanırken hiç hissettirmediği şeyler. Doğrusu, bu zarif ve dolaylı anlatım çok güzel bir anlatımdı.
Birçok farklı mekanda geçen bu anı romanda beni çok etkileyen bir diğer bölüm de Rodos’ta geçen zorunlu sürgün yılları ve orada halkın yardımlaşması oldu. Bazen yaşadığımız günlerin karmaşasında nerelerden, nasıl geçip bu günlere geldiğimizi unutuyoruz, hatırlamak iyi geliyor. Bu bölüm de benim için böyle bir anımsatıcı oldu.
Tabii bu yazıda bu güzel eseri yazan usta yazardan da söz etmeden olmaz. Halen Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Ülker Banguoğlu Bilgin insanın ruhuna iyi gelen ve okura kendini huzurlu bir keyifle, adeta o ortama dahil olmuş gibi hissettiren bir dille yazmış “İki Devir İki Kadın”ı.
Bu güzel kitap 2017 yılında yayınlanmış. Ben gecikerek okudum. Bu yüzden size gecikmeyin derim. Bu kitabı okuyun, çok sevecek, çok düşünecek ve çok beğeneceksiniz.
Nur Anamur