Körler Diyarı Khalkedon

26 Ekim 2024

Asya Canbay – Körler Diyarı Khalkedon


M.Ö. 685 yılıydı. Yunan savaşçı kolonisi Megaralılar, Anadolu yakasında kendilerine yurt edinecek toprakların arayışındaydılar. Kadıköy’ü, o dönemdeki adıyla “Khalkedon”u seçmişlerdi. Pers generali Megabazus onlar için “körler” diyordu. Neden karşı taraftaki çok daha güzel olan tarihi yarımadaya değil de Anadolu yakasını seçmişlerdi?

Aslında hiç de kör değillerdi; tam tersine, bu bölgede bakır ticaretinin fazlasıyla yapıldığını görüp akıllıca bir seçim yapmışlardı. Hatta Khalkedon isminin Yunanca “bakır” anlamına gelen “chalkos” kelimesiyle ilişkili olduğu da bilinmektedir.

Sene M.S. 451’di. 8 Ekim’de, artık Roma İmparatoru Marcian tarafından yönetilen Khalkedon’da 520 piskopostan oluşan bir konsil toplanmıştı. “İlk Yedi Ekümenik Konsil” olarak adlandırılan bu oluşumların Khalkedon’da bir araya gelmesi M.S. 451 yılına denk gelir. Konsil, Hristiyanlık inancının temel doktrinlerinin belirlenmesi ve kabul edilmesi amacıyla toplanmıştı.

Konsilin toplanmasıyla Khalkedon’un önde gelen filozofları da bir araya gelmişti. Pisagor ekolünün temsilcileri Hippasus, Philolaos, Archytas ve Eudoxus, bu döneme damga vuran en önemli filozof ve teorisyenlerdendi. Bu dört düşünür, her pazar günü şimdiki Haydarpaşa’da bulunan Sainte Bassa Kilisesi’nde ve Mühürdar Caddesi’ndeki Sainte Euphemie (Ayia Efimia) Kilisesi’nde buluşarak Khalkedon’daki sosyal yaşamın gelişmesi üzerine çeşitli öneriler ortaya atar, bunlar üzerine hararetli tartışmalar yürütürlerdi.

Her yıpratıcı ve hararetli geçen toplantılarının sonrasında Baie de Kalamis (Kalamış Sahili)’nde doğaya kulak verip denizin, hayvanların ve ifade edemeyecekleri kadar kusursuz huzurun sesini dinler, adeta o yıpratıcı tartışmaların bedenlerine verdiği hasarı tamir edercesine sessizliğe bürünürlerdi.

20 Ağustos 452 Pazar günüydü; yani dört büyük filozofun her zamanki yıpratıcı, adeta beyin fırtınası yaptıkları toplantılarından birinin gerçekleştiği gündü. Buluşmalarında tartıştıkları tema “Armoni” idi. Armoni: Seslerin birbirleriyle tınladıklarındaki uyum. Onlarca teori yaratarak ve öne sürerek armoniyi bilimsel temellere dayandırmaya çalışıyordu dört büyük filozof.

Adeta beyin hücrelerini zorlayan düşünce fırtınasında Archytas bir anda ayağa kalkarak kilisenin birkaç parçaya bölünmüş çerçeveli, eski ahşap kokan penceresine doğru hızlıca yürüdü. Hippasus, Philolaos ve Eudoxus, hayretler içinde aniden pencereye yönelen Archytas’a bakakalmışlardı.

Archytas, bir süre köpük köpük olmuş denizin sularına, pamuktan bile beyaz albatroslara ve birlikte uyumlu yaşam dersi veren renk cümbüşü kedilere bakmaktan kendini alamadı. Bu enfes doğa ziyafetini seyretmeye doyamayan Archytas’ın gözleri bulanıklaşmış ve gözlerinin önünde tekrar eski ahşap kokulu, birkaç parçaya bölünmüş tahta çerçeveli pencere belirginleşmişti.

O anda arkasına döndü. Tüm filozof arkadaşları dehşet içinde kendisine bakıyordu.

“Armoni!” dedi Archytas. “Tartışmamız sonlanmıştır! Beni takip edin, gidiyoruz!” diyerek adeta koşar adımlarla kendini Sainte Euphemie Kilisesi’nden dışarı attı.

Kiliseden büyük bir şaşkınlık ve Archytas’ın hareketlerine anlam vermeye çalışan tedirgin bakışlarla çıkıp Archytas’ı takip etti üç büyük filozof. Şimdiki Mühürdar’dan Baie de Kalamis (Kalamış Sahili)’ne doğru yol almaya başladılar.

“Hiçbir şey düşünmeyin dostlarım! Sadece sağınıza, solunuza, önünüze ve yukarıya bakın!” dedi Archytas, şaşkın bakışlarla yürüyen düşünür arkadaşlarına.

Kalamış sahiline vardıklarında “Ne gördünüz dostlarım?” diye sordu.

“Birbiriyle oynayan, yemek yiyen, oraya buraya zıplayan, koşan rengârenk kediler” dedi Philolaos.

“Rüzgârın fısıltısıyla adeta şarkı söyleyen yemyeşil, sapsarı, yer yer güneşi gösteren çiçekleriyle ağaçları gördüm” dedi Eudoxus.

“Derin mavi denizin köpük köpük dalgalarının kıyıya vurduğu an çıkan sesi duydum” dedi Hippasus ve ekledi: “Yoksa…? Düşündüğümü mü gördük, Archytas?”

Archytas, düşünür dostlarına dönerek heyecandan titreyen ellerini kaldırıp tüm bu gördüklerini göstererek, “Evet dostlarım, hepsini birden gördünüz. Uyumu gördünüz. Armoniye tanık oldunuz,” dedi.

Herkesin şaşkınlığı artık yüzlerinden okunur bir gülümsemeye evrilmişti. Ancak bir sorun vardı; bu mükemmel uyumluluğun dışında bir de disonans (kulağa hoş gelmeyen kaba ses) faktörleri vardı ve bu armoni yerle bir edilebilirdi.

Archytas, “Hayır, buna izin vermemiz mümkün değil; derhâl Başpiskopos ile konuşup bu armoniyi korumak için kendisini uyarmalıyız,” dedi.

Başpiskopos ile toplantı yapan dört büyük düşünür, gördükleri uyumu, armoniyi, eşsiz doğayı kendisine adeta yaşarcasına resmettiler ve bu eşsiz armoninin bozulmaması gerektiğinin kendi gelecekleri, insanlık, toplumsal yaşam ve en önemlisi Khalkedon’un huzuru için hayati önem taşıdığını ilettiler.

21 Ağustos 452 senesi, günlerden pazartesiydi. Başpiskopos, günün ilk ışıklarıyla Megaralı muhafızların komutanı Miltiades’i yanına çağırdı. Khalkedon derhâl korunmaya alınmalıydı.

Başpiskopos, komutan Miltiades’e dönerek, “Bugünden itibaren Khalkedon’da bulunan tüm hayvanlar ve doğa, dış tehditlere karşı korunacak!” emrini verdi. Archytas sayesinde o tarihten itibaren Khalkedon’un dört bir yanı, Miltiades’in komutasındaki muhafızlar tarafından koruma altına alındı.

Toplumsal yaşamın geleceğinin, insanlarla doğanın uyum içinde yaşamasına bağlı olduğu gerçeği, günümüz Kadıköy’ünde de yöneticiler ve idareciler tarafından benimsenmeli ve önemsenmelidir.

Armoninin bozulmasıyla disonans (uyumsuz) faktörlerin doğacağı gerçeğini M.S. 450 senesinde öngören filozoflar ve Başpiskopos gibi, günümüz belediyesinin idareci ve yöneticileri de en az onlar kadar öngörülü olmalıdır.

Sene 2024; “Khalkedon Armonisi” halk tarafından korunmakta ve korunmaya devam edecektir.

Kadıköy’ün geleceği için, derin mavi denizi, pamuktan beyaz albatrosları, güneşe bakan yemyeşil yapraklı ağaçları için, Archytas’ın, Hippasus’un, Philolaos ve Eudoxus’un “Armoni Aşkı”nı koruyan Khalkedon’u, şimdiki Kadıköy’ü!

Asya Canbay

Yukarı