Görüntülenme Sayısı: 66
Kimine rastlantı, kimine plandır hayat. Peki sizin hayatınız?
Haydi çevremize bir göz gezdirelim, bakalım neler bulacağız size dair…
Honore de Balzac (1799-1850) “Dinsizin Ayini” isimli öyküsünde öyle hassas bir noktaya değinmiş ki eminim çoğunuz bu yazıdan sonra kendini o kareye yerleştirmeye çalışacaktır.
Balzac öyküsünde, ünlü bir cerrah olan Desplein’ın, aynı hastanede çalıştığı ve aynı zamanda çalışmalarını yönettiği hekim arkadaşı Bianchon’la sohbetlerine yer vermiş. Desplein bu sohbette Bianchon’a “Azizim, gücü olan alanlarda kendini belli eden ince ruhların nice kaynakları, nice hileleri olan düzenci aklı yoktur. O ince ruhların dehası, rastlantıdır. O ruhlar aramazlar, rasgelirler” diyor.*
Harikulade bir betimleme! Hayatın acımasız düzeninde kırılan ruhlara inceden dokunan harika bir cümle. Hangimiz hiç kırgınlık yaşamadık, hayata küsmedik, gerçekliğe meydan okumadık ya da düzene karşı “Don Kişot” olmadık?
Doğdum, çocuk oldum, yetişkin oldum, hayata tutunmaya çalıştım. Tutunabildim mi halen, bilmiyorum çünkü kabul edemediğim (etmediğim) bir düzeni yaşıyorum bulunduğum coğrafyada. Şiddet, acımasızlık, kabalık, hilecilik, suspusluk, vurdumduymazlık, kibir, güçsüzleri ezme, kendinden başkasını sevmeme…. Yazmakla bitmez.
“Tüm bu olumsuzlukların içinde nasıl mutlu olur bir insan?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. İşte o karanlık kuyuda iç sesimi dinlemeyi öğrendim. Hatta iç sesim (ya da altıncı hissim; istediğiniz şekilde isimlendirin) her tecrübemde benim içimde ve benden hızlı büyüyen somut bir varlığa dönüştü. Benden hızlı büyüyor dedim çünkü danışan hep ben, yol gösteren de o oldu.
Ne yaparsanız yapın, önünüze hep iki yol çıkmıştır hayatınızda, üç değil ya da dört değil. Ve her seferinde “Eveet, şimdi ne tarafa?” diyerek kararsızlığın ve belirsizliğin stresini ve gerilimini yaşamışsınızdır. Kiminiz hedefine ulaşmak istediği bu yolda strateji belirler, plan yapar, yazar, çizer, hesaplar… Kiminiz de benim yaptığım gibi, iç sesinin ışığını ve fısıldamasını takip eder.
Benim ışığım iç sesimdi; o yüzden de içimdeki ben gelişirken duygularım da gelişti, önsezilerim de. Duyguları gelişen insan hassas olur, duyarlı olur, asi olur, sık sık öfkeli olur, kırılgan olur ama sabırlı olur… Çünkü sonunda içindeki “ben”in onu aydınlığa çıkaracağından emindir. Ben de bazen bir bilge gibi hissederim, bazen bir filozof gibi düşünürüm, bazen de bir asker gibi ilerlerim; adım adım… Kaybolduğumu düşündüğüm anda ise, mutlaka açıklayamadığım bir güç tutar ellerimden, çıkarır beni olmak istediğim yolun tam ortasına. Kendim bile şaşırır, “Nasıl oldu bu?” diye sorardım başlarda. Ama sonraları alışıyor insan bu bilinmeyen güce ve her tecrübede daha çok güveniyor iç sesine. Hayat rehberin oluveriyor; seni kollayan, koruyan ve seni önemseyen.
Günümüz dünyasında, özellikle iş hayatında ve sosyal ilişkilerde, stratejik planlama ve manipülasyon becerileri sıklıkla ön plana çıkar. Ancak, Balzac’ın bahsettiği “ince ruhlar”, yani yaratıcı ve duyarlı bireyler, bu karmaşık oyunların dışında kalarak, özgün düşünceleri ve sezgileriyle fark yaratırlar. Örneğin, bir sanatçının ya da bir bilim insanının, beklenmedik bir ilham anında ortaya koyduğu eser veya buluş, planlanmış bir stratejinin değil rastlantısal bir dehanın ürünüdür.
Bu durum, günümüz iş dünyasında da gözlemlenebilir. Birçok başarılı girişimci, büyük şirketlerin karmaşık stratejilerinden ziyade, anlık ilham ve yaratıcı çözümlerle başarıya ulaşmıştır. Steve Jobs’un Apple’ı kurarken izlediği yol, Balzac’ın “ince ruhlar” tanımına mükemmel bir örnektir. Jobs, teknoloji dünyasında devrim yaratırken, çoğunlukla sezgilerine ve yaratıcı vizyonuna güvenmiştir.
Sonuç olarak, Balzac’ın bu cümlesi, günümüz yaşamında yaratıcı ve duyarlı bireylerin, aşırı stratejik ve manipülatif zihinlerden farklı olarak, başarılarını ve etkilerini doğal yetenekleri ve rastlantılar sayesinde elde ettiklerini vurgular. Bu, bize her zaman planlı ve hesaplı olmanın ötesinde, içsel yeteneklerimize ve sezgilerimize güvenmenin önemini hatırlatır.
Ya siz? Kendi iç sesinizi hayatınızın rehberi olarak benimseyebildiniz mi?
Asya Canbay
“Tefeci Gobseck &Üç Öykü”; Honore de Balzec; Cumhuriyet Kitapları; Şubat 1999, s.124
sezgiler ve içsel yeteneklerin yanında verilen kararların da anlık değil de iç sese göre hareket etmesi başarının anahtarıdır. düşündüren muhteşem bir yazı daha, kutluyorum…
içsel yeteneklerimiz ve sezgilerimizin yanında başarının en önemli faktörlerden biriside iyi gelen doğrulardaki kararlılığının sürdürülmesidir. düşündüren muhteşem bir yazı daha kutluyorum