İstanbul… Yüz yıllardır bütün ihtişamı ile gözlerimizin sultanı da biz ne kadar farkındayız… Jale Sancak, İstanbullu, özellikle de Beyoğlulu yazarımız. Bu kitabıyla işte kulaklara, gözlere küpe satırları bize emanet etmiş yine. “Belki de asıl hikâye bu, her şeyim eskiyor, eksiliyor” …
Kitapta İstanbul öyküsünü anlatırken, bağrında yaşayan, yaşamaya çalışan ya da yaşatılan karakterler de kendi yollarında tanık olduklarını, tanıklık edilenleri dillendiriyor.
İstanbul’da aksak ritim hayatlar var, sokak aralarını keşfe çıkarsanız ve özellikle bakmayı seçerseniz bütün bu öyküleri işitirsiniz. Bu kitabı okuyup kendinizi özellikle Beyoğlu’na atarsanız ve hakkını vererek izlerseniz size sunulan izleri, inanın bambaşka İstanbul sizi kucaklayacaktır. Mutlu olmanız ya da hep gülümsemeniz pek mümkün olmasa da zenginleşeceğiniz ve bir şehri duymak ne demek deneyimleyeceğiniz garanti.
Hemen bütün kurgu kitaplar bir ayrıntının seçilmesi ve ilmek ilmek işlenmesiyle gün yüzüne kavuşur, okurun gözlerine emanet edilir. Uyanan Güzel de böyle elbette… İstiklâl Caddesi’nde akordiyon çalan tek bacağı olmayan bir adam ile bu caddenin ara sokaklarından birinde terzilik yapan bir kadının yollarının kesişme hikâyenin insan soyu kısmı… İstanbul baş ve başlangıç anlatıcısı…
Bir şehri kuran insan da, kendini şehrin tek sahibi olarak görmesi, bu kadar örselemesi ve yıkıp geçmesi reva mı diye isyan etmemek mümkün olmuyor elbette. Eğer görme şansınız olduysa dünyada başka pek çok şehri oralardan döndüğünüzde bu şehre, yüzlerce yıldır varlığını sürdürebilen İstanbul’a, nerede o ihtişamlı şehir demekten de kendinizi alamıyorsunuz…
(…) “Ey duyarlılık, yoksun yok, kovmuş seni insanlar.” (…) cümlesinde derin bir nefes almadan edemiyorsunuz. Şehir mi bunu avaz avaz haykıran; onca insandan biri mi canı yana yana ıpıslak dillendiren size, okumanıza bırakalım.
Tesadüf üzerinde düşünelim biraz da ya da aslında tevafuk mu doğru sözcük. O anda, tam da orada ve ne hikmetse ‘o’nunla olmak. ‘o’na sözcüklerle dokunmak. Hayal kurmak, hayalini yaşamak ya da yaşayamamak… Bu koca şehirde, bu kalabalıkta nedir nefes almak, nedir iletişim kurmak ve en önemlisi gülümsemek… Dolu dolu, gözlerin içinden güneşe inat caddeye ve özellikle ara sokaklara ışıl ışıl gülümsemek.
Jale Sancak’ın yazmaya şiirle başlaması belki de bu romanında oluşturduğu şiirsel evrene en temel neden. Sonra özellikle dönemin TRT’sinde yayınlanan ‘radyofonik’ öykülerinin besleyeci etkisiyle satırlar arasında o hayali hep canlı tutan anlatımın ritminde, sözcüklerle dans eder buluyorsunuz kendinizi. Bir yanda -İster İstanbul’u bilin, ister sadece uzaktan bilin ister hiç görmemiş olun bu şehri- martıların hırçınlığı gibi olsun sözleriniz, bir yanda size çarpıp yoluna devam eden birinin ardından buğulu bakın bir yanınız eksik. Fark etmez bu kitap İstanbul’un ışık tuttuğu bir kocaman hayat sunuyor size.; kahramanları tanıdıkça da bir o kadar küçük hayatlar….
(…) “Göğe baktı. Hava sümbüli, mızmız. Bulutlar başıboş geziyor şehrin üstünde. Güneş bir görünüp bir kayboluyor. İyice gri şehir. Hazirana doğru sürükleniyor harlı sıcakta.” (…)
Yeğeniniz varsa, teyze ya da hala iseniz bu satırları okurken biraz daha içine gireceksiniz bu şehrin. Bir teyzenin bu şehrin çeşitli takvim zamanlarında yaşananları takip edip yeğenine hep ulaşabilme kaygısını her şekliyle içinizde hissedeceksiniz. O mızmız havalar da bile paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu kendinize itiraf ederken bulacaksınız.
Jale Sancak, dilini çözmeye çalıştığı ve muhtemel de göz, kulak olduğu bu şehirde adım adım tarihe sahip çıkmaya ve onu kayıt altına almaya ömrünü adamış bir yazar. Bu şehir her gece günü karşılarken uykusu olamayan bir uyanan da; biz faniler ne kadar uyanıyoruz onun anlatmaya ant ettiklerine… Bu konuyu, bu kitabı okurken varın siz düşünün.
“Hayat, her şeye rağmen, hiç beklenmedik bir anda tutuyor insanın elini. […] Aralık camdan içeriye dolan rüzgâr harika. Sevgili poyraz bırakma bizi.”
Jale Sancak, bu kitabında yazmayı ihmal etmediği bütün ayrıntılarıyla ve elbette duru ve çok yalın anlatımıyla bize yeni ve yeniden umut zerk ediyor.
Uyanan Güzel, Jale Sancak, Hep Kitap, 2017.
N. Banu Gümüştüs