Bitiyoor!

16 Aralık 2015

Bir yıldı. Geçti gitti. Her şey fazlaydı. Ve zordu. Tamam, o çok sevilen olumlamalara sığınalım burada. En azından hiç kolay değildi. Kolay olmasını beklemiyorduk da biraz inssaf olsa e iyi olurdu doğrusu. Ama yoktu.

Ne vardı?

Kelimeler çoktu. Sesler hırıltılıydı. Çok insan acı çekti. O acı, çekmeyenin de derdi oldu. Kalp düğümleri sardı coğrafyayı. Sardı sarmasına da, kalpler bir olmadı. Bu yazı biraz yılı okumakla ilgili olsun mu? Bu sahte oldu. Bu yazı bir içdökümü olsun. Hadi olsun. Oldu bile.

Dipnotlarımız arttı. Saklandık. Okuduk. Yine yeterince okumadık ama en azından geceleri yırttık, uykuları talan ettik. Zaten hangi uyku? Ecelen ölümün az olduğu topraklarda, kitapların bomba, gazetecinin terörist addedildiği yerlerde ne uyuması? Kan oturdu gözlerimize. Vicdanımızla başbaşa kaldığımızda kendimizi sevme hususunda da çuvalladığımızı anladık. Evet, sevmeler yoktu. Var diyen bana bunu bir açıklarsa dinlerim. Neyse, bu yıl da bir şekilde yaşadık.

Çok meseleli bir yıldı. Öyle külliyen siyaseten değil, hayır. Salt insan adına da değil, hayır. Tüm canlılar için ödlerin koptuğu bir yıldı. Biz kalanlar çok konuştuk, çok bağırdık çağırdık. Ezcümle, attık tuttuk. Laf… Hareketsizlik için özenle imal edilmiş berbat bir koltuk değneği. Düştük durduk. Kalıpsızlığın içinde hapsolduk. Bunlar hakikat. Bir kötümser yaftası için fazla gerçekler.

Tekrarların yılıydı. Soldurdu, tüketti. Yasaktı her şey artık. Çay içtik biz de. Zift kıvamında demli çaylar. İçimiz kurudu. Sevişmeyi unuttuk. Daha fenası, bakışmayı. Minicik kalan yaşam belirtilerimize kargalar güldü. Biz somurttuk. Plana uyduk. Hissizdik. Biri düğmeyi kapatmıştı. Kimdi o? Soru değil bu.

Baharsız bir yıldı. Esmedi, çiçek vermedi. Hiç kimse bir parkta yalınayak gezmedi. Çocuklar öldüresiye dövüldüler. Çocuklar kıyıya vurdular. Ölü çocuklar oynayamaz. Çocuk öldüren toprak bahar göremez. Müsebbibi kim, kimler? Bilmez olaydık.

Bir yıldı. Kendimizi sattığımız günlerden oluşan bir zaman kümesi. Sevinsin birileri, çok padişah yalnızlık kazandık.

Öznesini yitirmiş karmaşık cümlelerin canına okunası bir sene. Utanılası bir yıldı. Biliyorsunuz, siz de oradaydınız.

Ben bu ay yeraltındayım. Dostoyevski okuyorum. Yılın başına sonuna o kadar inanmıyorum, bunları kutlamıyorum.

Ayça Güçlüten

Yukarı