Çok kitap var. Çok. Haftalık kitapçı ziyaretlerinizde raflarda henüz arz-ı endam etmeye başlayan yüzlerce yenisi ile rastlaşıyorsunuz. Müzmin bibliyofiller “bir gün mutlaka” der ve kimisini sahiplenir illa ki ve o bir gün de mutlaka gelir, iyi bilirler bunu. Bazısı dekoratif amaçlı satın alma yapar. Seçimleri de genellikle “çok satanlar”dan ve/veya zengin duruşlu, pahalı olduğu belli baskılardan yana olur. Bir de bir kitle vardır ki, telaşsız bir makamla okurluğunu icra eder.
Kimdir onlar?
Meşhurluk müessesine kafayı takmayanlardır. Yazarın popüler kültürde öne çıkmış olması onlar için bir kıstas değildir. Kitabın çok satması veya olumsuz eleştirilere maruz kalması da pek ilgilerini çekmez.
Bu okur tipinin çok önemli bir özelliği daha vardır: Sadakat. Çağdaş yazarlardan kendine göre bir seçim yapar. Ancak bir şeyden vazgeçmez katiyen: Klasiklerden. Yıllar geçtikçe de bu bağlılık güçlenir. Bu kitapların içindeki satırların ölümsüzlüğü ve zamansızlığı yıllar geçtikçe kuvvetlenir. Bu okur da bunu iyi bilir ve gizliden gizliye bu bilgisi ile gururlanır. Bir yüzyılı aşkın zamandır yaşamayı başarmış bu kitaplara kütüphanesinde yer vermekten vazgeçmemesi ile böbürlenir adeta. Sanki yasaların suçlu sayıp devletin kovaladığı ama halkın kahraman saydığı yüksek ruhlar gibi kabul eder yazarlarını da. Ve onları saklamak bir onurdur.
20 yıl sonra Dostoyevski’nin Yeraltından Notları’na gitti elim. Elim değil, içim aslında. Okuyan da vardır, okumayan da. Okumayana bir not: Bilin ki eksiksiniz şu anda. Fiziksel sağlığınız iyidir, aman iyi olsun da. Ancak ruhunuzda olması gereken nefes darlığı, yürek sıkışması ve benzeri durumlar şu anda yok. Bu yoksunluğunuz üzücü. Çünkü mıh bir metin. Çünkü biz fanilerden üstün bir metin. O hep yaşayacak. Biz gideceğiz. Okumamak ayıp ve dahası kayıp.
Bazı kitaplarla tekrar hemhal olunca kendinize dair de tuhaf bir seyre çıkıyorsunuz. Ne de olsa yaşlanmış, yıpranmış, değişmiş, öğrenmiş, kirlenmiş, dönüşmüş oluyorsunuz. Klasikler bu anlamda en namuslu aynalar oluyor. Şimdiki sizle ilgili size hiç yalan söylemiyorlar.
Yeraltından Notlar’ı okuyun lütfen. Okumuş olsanız da bir daha. Bu arada güzel bir haber: Seyyar Sahne’nin eserden uyarladığı YERALTINDAN NOTLAR, 22-23 Ocak 20.30’da Sahne Pulchérie’de. Nadir Sarıbacak’ın performansını kaçırmayın. Gitmişken aynı grubun Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’ından sahneye uyarladığı oyun için bilet kalıp kalmadığını sormayı da unutmayın. Albayımı da hatırlayın…
Ayça Güçlüten