Mimoza mevsimi bana hep çocukluğumun sıcak düşlerini hatırlatır. Özellikle baharın gelmekte geciktiği yıllarda karşımda birdenbire capcanlı ve parlak renkli bir mimoza dalı görmek içime sımsıcak sevinçler salar. Çünkü mimozalar kışın sertliğine inat mevsimin ilk açan çiçekleri olarak, renkleri ve kokuları ile baharın da ilk müjdecisidirler; adeta içimizdeki yaşam enerjisini çoğaltıp coştururlar, bana umutlarımızı ve romantizmi çağrıştırırlar. Bu yüzden de onlar açarken benim içim hep coşkuyla dolar. Ayrıca böyle soğuğa rağmen erkenden açacak kadar cesur ve üstelik susuzluğa da dayanacak güçte olmaları da beni hep etkilemiştir.
Bahar yaklaşınca mimozaların sadece doğadaki halleri değil, Matisse’in ve Chagall’in tablolarındaki renkli ve coşkulu görüntüleri de yeniden aklıma düşer. Üstelik bilirim ki mimozalar sadece bu ünlü sanatçıların esin kaynağı değil, 8 Mart Kadın Hareketinin ve İkinci Dünya Savaşından sonra İtalya’da gelişen kadın dayanışmasının da coşku ve umudu simgeleyen sembolleridir.
Mimozalar İstanbullular ve özellikle de Büyükadalılar için ayrıca önemlidirler. Mevsimi geldiğinde, buraya özgü “kokulu ada mimozaları” sayesinde Büyükada mis gibi bir kokuya bürünürken, kentin Nişantaşı, Bomonti gibi geleneksel şehir kültürünü yaşatan eski semtlerinde Ada’dan getirilmiş mimozaların satıldığı çiçekçi tezgahları peyda olur. Bu tezgahlardaki mimozalar bize, getirdikleri bahar müjdesiyle verdikleri sevinç kadar, dalları kesilerek ağaçlarına zarar verildiği düşüncesiyle üzüntü de yaşatırlar. Ozan Selahattin Yolgiden ise Büyükada’nın mimoza mevsimine farklı bir açıdan bakmakta ve “Mimoza’’ isimli şiirinde “Geri dönerken/umutla mimozalar toplanırdı yokuşlardan,/o gündür bu gündür mimoza/evde kalmışlığın kokusu olarak anılır ansiklopedilerde’’ diyerek genç kızların Ada’daki mimozalı adak günlerine gönderme yapmaktadır.
Bir yandan çok cesur ve dayanıklı bir yandan da pek kısa ömürlü ve narin olmalarından mı nedir, halk arasında “küstüm çiçeği” veya “dokunmabana” diye de isimlendirilen mimozalar, ilginçtir, bunca yıl meslek yaşantımda hiç karşıma çıkmamıştır. Şimdiye kadar mimozadan bahseden veya resmini yapmak isteyen bir çocuğa ya da ergene rastlamadım. Sanırım bunun nedeni, mimozaların herhangi bir imge yaratacak sembolik güce sahip olmamasından ziyade, giderek muhtemelen adalar dışında görülmeyen ve bilinmeyen bitki türü haline gelmiş olmasıdır.
Füsun Aygölü