YUNUS BALIKLARI

12 Nisan 2023

Çocukluğumda ve ilk gençlik dönemimde, altmışlı–yetmişli yıllarda yaz aylarında Truva feribotunaKaraköy’den biner, annemin ailesinin yaşadığı güzel İzmir’e yolculuk ederdik. Truva gemisi İstanbul’dan İzmir’e, oradan da İtalya’nın liman kenti Brindizi’ye giderdi. Bu yolculuğun başlangıcı bana oldukça heyecan verirdi, sayılı arabanın alındığı feribota son anda yetişemeyeceğimizi sanıp, biraz endişelenirdim, oysa biletle yolculuk yapılır ve biletler önceden alınırdı. Belki de Karaköy’e erken gitmek, restoranda oturup vakit geçirmek hoşuma giderdi. Gemi öğle saatleri kalkar, akşama doğru Çanakkale Boğazı’ndan geçerdi. Kamaranın boğucu sıcağından güverteye çıkıp püfür püfür esen rüzgarda geminin küpeştesinde oturup annem ve babamla sohbet etmek unutamayacağım anılar arasındadır. Hele bir de mehtap varsa keyfime diyecek yoktu.

Gemi ile yapılan yolculuklarda kendimi hep huzurlu ve mutlu hissederim. Su ile olan bağım belki de annemin karnında yaşadığım huzurlu ve sakin ortamla ilgilidir. Bu yolculuklar genelde güvertede geçerdi. Sabah saatlerinde İzmir körfezine girerken yunus balıklarının gemi ile yarışmaları ve suyun üzerinde adeta dans edişleri, sanki bize “hoş geldin” diyorlar, bizi selamlıyorlar  gibi duygular hissettirirdi. Aynı duyguları yıllar yıllar sonra Büyükada’ya gidip gelirken deniz otobüslerinden, vapurlardan ya da oturduğum evin balkonundan onların sürüler halinde geçişlerini izlerken hissetmişimdir. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini, çocukluğumun ve gençliğimin ne çabuk yitip gittiğini duyumsayıp içim burkulurken aynı zamanda yunusları çocukken gördüğümde yaşadığım heyecanın ve coşkunun bende hâlâ dipdiri kaldığını farketmişimdir.

Yunuslar memeliler sınıfından, büyük ve güçlü balıklardır, balina ile türdeştirler. Ülkemizde beş tür yunus balığı görülmektedir: Mutur, Afalina, Fırtak, Çizgili Yunus ve Grampus. Yunuslar tıpkı balinalar gibi su altında nefes almadan otuz dakika kalabiliyorlarmış. Son yıllarda yapılan araştırmalarda insanlardan sonra en zeki canlı oldukları belirlenmiş ve maymunlar ile farelerin pabucu dama atılmış. Yunusların yaşam süreleri 25-35 yıl arasında olup hamilelikleri oniki ay civarındadır. Ancak yunuslar esaret altında yaşadıkları gösteri parklarında yüksek sese olan aşırı duyarlılıkları nedeni ile çoğu zaman erken ölmektedirler, bu nedenle de ortalama ömürleri beş yıla düşmektedir. Yunusların baş kısmında melon/kavun adı verilen organlarından  saniyede ikiyüzbin ses dalgası yollanmaktadır. Kafa hareketi ile yönlendirilebilen bu ses dalgaları katı bir cisme çarptığında yansıyarak geri döner ve onların intihar etmelerine neden olmaktadır. Yunuslar bu geri bildirimi alıcı görevini üstlenen ağızlarının alt tarafları ile edinir. Alınan ses dalgaları önce iç kulağa ordan da beyne iletilir ve  ses dalgalarını yorumlamada çok başarılı olurlar. Karanlıkta sürü içinden tek bir balığı izlerler ve 3 km uzaklıktaki iki farklı metal parayı ayırt edebilirler.

Yunuslar çocukların otizm tedavisinde tıpkı atlar gibi kullanılmaktadırlar. Bu parkların bazı çocukların ruhsal tedavilerinde işe yaradıkları düşünülse de ses sinyallerine olan duyarlılıkları türlerinin giderek yok olma tehdidi altına girmelerine neden olmaktadır..

Yunan mitolojisinde şarap tanrısı  Diyonisos, Naksos adasına gitmek için limandan bir gemiye biner. Bindiği gemi korsanlara aittir ve korsanlar Diyonisos’u insan kılığında olduğundan tanımazlar. Korsanlar sağlıklı görünen bu adamı Asya köle pazarlarında satmak için yola koyulurlar. Gemi kaptanı Diyonisos’un davranışlarından şüphelenir ve korsan arkadaşlarını köle olarak satma fikrinden caydırmaya çalışır, ancak başarılı olamaz. Diyonisos korsanların kendisini kaçırmaya çalıştığını anlayınca geminin küreklerini yılana dönüştürür ve tüm gemiyi sarmaşıklarla kaplar. Sarmaşıklar geminin her tarafını kaplayınca korsanlar çıldırarak gemiden aşağı atlarlar. Denize düşen her korsan yunus balığına dönüşür. Diyonisos o anda tüm gemiyi kaplayan bir flüt sesi oluşturur. Bu nedenle yunus balıkları “pişman korsanlar” olarak da anılırlar. Diyonisos gemiyi Naksos’a yanaştırır ve bu sırada adada Minotor’u öldüren Thesus’u ve Ariadne’yi görür. Ariadne’ye aşık olur ve onunla evlenip birlikte Olympos’a giderler.

Heredot’a göre Arion milattan önce sekizinci yüzyılda Lesvos (Midilli) adasında yaşamış şair ve müzisyendir. Sonra Atina’ya 18 km uzaklıktaki Korinthos’a gitmiş, yönetici Periandros ile dost olup halkı sanatı ile etkilemiş, sonrasında da Sicilya’ya gitmiştir. Sicilya’dan dönerken orada müziğiyle elde ettiği servete el koymak isteyen gemi tayfası  onu denize atacakken son kez saz çalmak ister. O sırada yunuslar sazını dinler, denize atıldığında bir yunus onu sırtında Yunanistan’a götürür. Tanrı  Apollon da Arion’u kurtaran yunusu gökyüzüne yerleştirir. Takım yıldızlarına dair mitolojik öykülerde Delphines (Dolphins yani Yunuslar) Pegasus’un  batısında bir takım yıldızıdır ve bazı kaynaklarda adı Arion’dur.

Yunus İbranis Yonah milattan önce sekizinci yüzyılda Kuzey İsrail krallığında yaşamıştır. Tanah’da ve Kuran’da ismi geçen bir yahudi din büyüğüdür. İslam dininde de önemli bir yeri vardır ve mucizeleri ile tanınmıştır. Ninova kavimine gönderilen Yunus onları Tanrı yoluna döndürmeye çalışmıştır.

Yunus balıkları kurtarıcılığı veya kurtuluşu simgelerler. Sembolizme göre yunuslar nezaketi, özgürlüğü, dostluğu, oyunculuğu, bilgeliği, cömertliği ve güveni temsil etmektedirler. Yunan mitolojisinde ölenlerin ruhlarının kutsal adalara (Fortunate Isles) taşınmasından da sorumluydular. Keltlerde ise yunuslar onur sahibi olmayı simgelerler ve kutsal suyun koruyucularıdırlar. Denizcilere göre ise, denizlerin mavi sularının koruyucu dostlarıdırlar. Açık denizlerde gemilere rehberlik ederler, koruyucu-kollayıcı görevleri vardır, cömert ve dost canlısıdırlar.

Ezop ve La Fontaine fabllarında maymun ve yunusa dair şöyle bir anekdot vardır: Eskiden deniz yolculuklarına çıkacak insanlar sıkılmamak ve yol boyu eğlenmek için yanlarına küçük köpek veya maymunlar alırlarmış.  Maymunu ile seyahat eden bir adam Attik yarım adasına yaklaştığında şiddetli bir fırtına kopmuş ve gemi batmış. Maymun da herkes gibi suya atlamış, denizdeki bir yunus onu insan zannederek altına girip sırtında taşımaya başlamış. Pire limanına vardıklarında yunus maymuna “Atinalı mısın?” diye sormuş. Maymun  “Evet, hatta akrabalarım  Atina’da çok ünlüdür” demiş. Bunun üzerine yunus  “Pire’yi de tanıyor musun ?” deyince maymun Pire’yi insan ismi sanarak “Tabii çok iyi dostumdur” demiş. Yalanın bu kadarına kızan yunus boğulsun diye maymunu denize bırakıvermiş. Bu fabl gerçeği bilmeyip başkalarını yalanlarına inandırmaya çalışanlara ders vermektedir.

Edip Cansever “Salıncak” şiirinde “Büyük bir oda. bahçeye açılan bir pencere/ ortada bir masa/ yanda bir kapı/ Daha birkaç şey./ Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel/ Sabah. Duvarda gün tanrıları/ Rezeneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden/ Görünür ama görünmez/ Yani hiçbir şey yerinde değil pek. Bugün ne?” dizeleri ile yunusa atıfta bulunur. Yıllar önce ilk kez Sakız Adası’nda duyduğum ve çok sevdiğim, Manos Loizos bestesi “Delfini Delfinaki” ise “Yunusun sırtında/ tüm dünyayı gezdim/ seni unutmaya çalıştım/ Ama seni hep özledim/ Yunus  yunuscuk” dizeleri ile yunusa ve mitolojiye gönderme yapar. Resim dünyasında ise, Yunus peygamberi bir balinanın yutmasını ve daha sonra kurtulmasını resmeden 1621 yılında  Pieter Lastman tarafından yapılmış tablo oldukça ilginçtir. Balinanın karnında karanlıklar içinde dua eden Yunus’un duası kabul olur ve sahilde balığın ağzından çıkar.

Yunus balıkları ilkbaharın başladığı günlerde suların ısınması ile denizlerimize adeta dans ederek toplu halde görsel bir şölen sunarak gelirler ve yazın müjdecisidirler. Benim yunuslarla ilgili coşkulu duygularım belki de bahar çocuğu olmam ve onları baharlarla ilişkilendirmemin bir sonucudur.

Füsun Aygölü

Yukarı