Yasemin çiçeği boynu büküklüğü ile, alçak gönüllülüğü ve içimizde naif duyguları uyandıran hoş ve özgün kokusu ile ruhumuzda romantik duyguları harekete geçiren bir çiçek. Her zaman balkonlarımın vazgeçilmez çiçeklerinden, mavisi ayrı güzel beyazı ayrı. Kış aylarına dayanıklılığıyla, yazlıkta begonvilimin yanında mayıs sonu haziran başı güzel çiçekleriyle bize ve yaza yeniden merhaba der. Ama saksıda yetişenleri özellikle adada veya şehirde biraz daha geç açarlar ve sanki mavi yaseminler saksıda bana daha hoş gelirler. İzmir kökenli anneler beyaz yasemin çiçeklerini akşamları toplayıp su dolu ufak bir çanağın içine koyup iç mekanlarda tutarlardı, ya da yataklarının başucuna koyarlardı. Kokusunun rahatlatıcı ve huzur verici etkilerinden mi hoşlanırlardı acaba. Ne de olsa Karşıyaka’nın bahçeli evlerinde yaseminler arasında büyümüşlerdi. Çocukluğumdan, o zamanın sayfiyesi Küçükyalı’da bahçeli bir kagir evde yaşadığımız günlerden en çok hatırladığım çiçektir yasemin. Akşamüstü bahçe taşları çiçeklerle birlikte sulanırken taşın, toprağın ve çiçeklerin yaydıkları birbirine karışan kokular içinde baskın olanıydı yasemin kokusu. Ne zaman yaseminin o hoş ve keskin kokusunu duysam gözümün önüne o ev, akşamüstü yıkanmış bahçe görüntüsü gelir. Acaba şimdi Küçükyalı’da yasemin kalmış mıdır yoksa betonlar arasında yok olup gitmiş midir? Anılarımız beynimizde canlanırken pek çok duyu organımızın o zamanlara ilişkin kaydettiği kodlar görsel, kokusal, işitsel veya dokunsal olarak bizi o anlara götürür. Bu da çoğunlukla anısamamızın bize verdiği hazlarla ilgili olsa gerektir.
Yasemin ismini de çok beğenirim ve bu ismin iki kişi arasındaki aşkın imgelerinden olduğunu düşünürüm. Örneğin “Hatırla Sevgili” dizisinin başrolündeki Yasemin benim için adadaki yaseminlerle ve yaydığı güzel kokularla ilgilidir. Çevremdeki Yasemin isimli arkadaşlarımın hep çiçeği gibi koktuğunu düşlerim. İsimlerin tarihçesi, nasıl konulduğu ve bize neler duyumsattığı önemlidir. Benim kuşağımda sık kullanılan bir isimdir Yasemin. Belki de bu o zamanlar bahçeli evlerin çok olması ve bahçelerde yetişen güzel kokulu bir çiçek olarak çok beğenilmesi nedeniyledir. İstanbul’un simgeleri nasıl erguvanlar, manolyalar, mor salkımlarsa, İzmir’in de yaseminleri ve hanımelleri meşhurdur.
Yasemin çiçeğinin ömrü uzun, ağaçları otuz yıla yakın yaşıyor. Daha çok doğuda yetişen bir çiçek. Hint mitolojisinde hem aşk tanrıçası Karma, hem doğurganlığı simgeleyen İsis, hem de elinde yasemin çiçeklerine batırılmış ok ve yayı ile kalpleri fetheden Yunan tanrısı Eros yasemin çiçeğinini simge olarak kullanmışlardır.Yasemin yüksek yerlerde yetişiyor en çok yetiştiği yerlerden biri Himalayalar. Mısır’da, Kahire’nin kuzeyindeki Gharbia şehrinde “Shubra Beloula- Yasemin Kasabası” bulunmaktadır. Bu ülkede elli bine yakın kişi yasemin toplayıcısı olarak yağını çıkarıyor ve bu yağ dünyanın pek çok ülkesine ihraç ediliyor. Bu sektörün dünyada neredeyse yüzde altmışına bu ülke hakim. Hasat zamanı mayıstan eylüle kadar sürüyor ve hasat güneş battıktan sonra elle yapılıyor. Bu mevsimlerde kasabayı yasemin tomurcuklarının kokusu kaplıyor. Yasemin yağı daha çok parfüm ve ilaç sektöründe kullanılıyor. Yaseminin iki yüz çeşidi varmış,ben sadece iki çeşidini biliyorum, beyaz, kokulu yasemin ve kokusuz, mavi yasemin.
Woody Allen’in 2013 de yazıp ve yönettiği “Mavi Yasemin” filminin baş rolünde Cate Blanchett oynuyor. Film önceleri kocası sayesinde zenginlik içerisinde sosyetik bir yaşam sürmüş ama sonradan onun iflası ile her şeyi yok olmuş, sorunları ile baş edemeyen ruhsal yönden dengeleri bozulmuş bir kadını, “Jasmine”i (Cate Blanchett) anlatmaktadır. En iyi kadın oyuncu Oscarını, Bafta ve Altın Küre ödüllerini almış bir film “Mavi Yasemin”. Kokusuz ama gösterişli olması metaforu kulanılmış filmde. Woody Allen neredeyse kırk yıla yakın psikanalize gitme deneyimlerinden yararlanmış.
Sinemada “Bir Demet Yasemen” unutulmaz bir Türk filmidir, ayrıca filmin şarkısı da çok ünlüdür. Senaryo Yeşilçam klasiğidir: zengin oğlan, fakir kız. Filmin oyuncuları Belgin Doruk ve Göksel Arsoy. Film 1961 tarihli Erman film yapımı. Yapımcı Hulki Saner. Sevim Tanürek şarkıyı söylemiş ama bestekâr Zeki Müren. Filmin yönetmeni ise Orhan Aksoy. Ancak şarkıyı Zeki Müren’in sesinden dinlemek de çok hoş. Filmde oynayan oyuncuların büyük bir kısmı ne yazık ki artık hayatta değil. Altmışlı yılların naif bir filmi. Çocukken Pangaltı ve Kurtuluş’ta haftada bir gün öğle matinelerine babaannemle giderdik. “Bir Demet Yasemen” o zamanlar benim yaşıma hiç hitap etmeyen ve annemle babamın benim izlememi hoş görmediği filmlerden, ama benim en beğendiklerim arasındadır, müziği ise hem çok hüzünlü, hem de çok romantik gelmiştir bana.
Şiirlerini çok beğendiğim şair Selahattin Yolgiden, Yasemin adlı, “yaseminler ağlıyor yağmur sonrası bahçelerde. / Nedense yasemin adı nerede geçse, bir şey / sızlıyor içimde, bilmem ne? Sanki İstanbul / bin sekiz yüz seksenlerde, babam mağrur bir zabit, / elinde mendillerle gezerken fenerbahçesi’nde, / annem çeyiz sandığı, ipek yorgan, sim, kanaviçe… / ninem pembe saten kaplı sedirde kuran okurken / her akşam, kemik gözlüklerinden içeri sızarmış elham. / ikisinde emeklemeye korkan çocuk ben, uyumadan / ille de öpülmesi gereken, kendi gözlerinden ürken aynalarda.” diye başlayan şiirinde eski günlerin özlemini ve hüznünü yansıtır.
Resim sanatına da yansımıştır yaseminler. Eva Gonzales’in, 1873-74 de yaptığı “Çiçek Buketi” adlı tablosunda mavi yaseminler görürüz. Monique Laville ise, 2016 yılında “Yasemin Toplayanlar” adlı empresyonistlerden etkilenerek resmettiği tablosunda günümüzde kaybolmakta olan insan gücü ve eliyle yapılan mesleklere gönderme yapmaktadır.
Yasemin çiçeğinin zarif görüntüsü ve güzel kokusu beni hep çocukluğumun bahçelerine, sinemalarına ve Türk sanat müziğinin o eşsiz nağmelerine götürecek, anılarımı tazelerken geçmişe dair buruk bir hüzün hissedeceğim.
Füsun Aygölü
Yazdıklarınız her okuduğumda bir duygu seline kapılıyorum.Geçmişteki güzel anları hatırlamak hüzün verse de yine de mutlu oluyorum.İyi ki diyorum iyi ki…..