ZÜRAFA

3 Ağustos 2022

Zürafa ile olan anılarım çok eskilere dayanır. Okuduğum kitaplarda ve özellikle hayvanlar âlemini anlatan çocukluğumun “Resimli Bilgiler Ansiklopedisi”nde gördüğüm, vahşi ormanlarda yaşayan, bakışları mahzun ve hüzünlü, çok uzun boylu ve boyunlu bu hayvanlar beni hep heyecanlandırmıştır.

Belki de minyon olmam da bende bu kadar uzun boylu bir hayvana karşı sempati yaratmış olabilir. Aslında tersini düşünmemiz gerekirken yani kıskanmak yerine sempatik bulmam galiba boyu ile değil bakışları ile ilgilenmemle ilintilidir. Tabii ki bakışlar iletişim ve duygular için boydan ya da renklerden veya gözün biçiminden daha önemlidir. Yakınım olan beş yaşlarındaki bir çocuğa kumaştan yapılmış, Mordillo’nun çizgileri ile ortaya çıkmış bir oyuncak zürafa hediye etmiştim, renkleri çok güzeldi ve boynu bükülebiliyordu, üzerindeki desenleri ise inanılmaz derecede çarpıcıydı. Yeme bozukluğu olan 7 yaşındaki erkek çocuğu çizdiği zürafa resmini  “oldukça uzun boylu, onun için her yeri ve her şeyi görüyor ve sadece otlarla beslendiği için benim gibi… Üstelik de uzun ve gözlemci. Büyümek için kilo almak değil uzamak yeter” şeklinde yorumlamıştı.

Zürafalar oldukça ilginç hayvanlardır. Yüz ifadeleri ve bakışları deveyi, üzerlerindeki desenler leoparı çağrıştırır. Otobur olan bu hayvanların mideleri dört gözlüdür ve geviş getirirler. Ayrıca zürafalar ses çıkaramayan hayvanlardır çünkü ses telleri yoktur, bunun yanı sıra günde yarım saat ayakta uyuyarak idare edebilmekteler. Bunları öğrendiğimden beri iyice hüzünlü geliyorlar bana.

İber yarımadasında bulunan dokuz milyon yıl öncesine ait Decennatherium rex isimli ilkel zürafanın şimdiki zürafaların nerdeyse yarısı kadar olduğu ve dev bir antilobu andırdığı düşünülmektedir. Bilim insanları her üç eski kıtada zürafalara ait fosiller bulmuşlardır. Bu, Akdeniz’in kuzey ve güneyinden gelen bir göç yoluna işaret etmektedir.

“İstanbul’da Bir Zürafa” isimli kitabında Sunay Akın 1800’lerde II. Mahmut’a Mısır valisi tarafından hediye olarak gönderilen zürafayı anlatır. 1900’lerin başında Nikolay Gumilyov Afrika’ya ithafen yazdığı “Zürafa” isimli şiirinde “Dinle…uzakta Çad gölünde nefis bir zürafa dolaşıyor” dizeleri ile bu eski kıtanın milyonlarca yıllık sahiplerine olan hayranlığını dile getirmiştir. Metin Üstündağ ise “Kimsesiz Zürafa” şiirinde “Kimsesiz zürafa bir gün/Çalı çırpı topladı/Kendi kendisini yaktı/Kimsesiz zürafanın dumanı oldu” dizeleri ile nesli tükenmekte olan bu zarif hayvanların acıklı sonlarını betimlemiştir.

Arjantinli ünlü karikatürist Guillermo Mordillo’nun çizgilerinde zürafalar hem çocuksudur ama aynı zamanda da bizi düşündürür. Son zamanlarda dünyanın her yerinde iklim krizi ile ortaya çıkan yangınlarda dünyanın en masum canlıları olan bitkiler/ağaçlar ve hayvanlar en çok zararı gördü.  Mordillo’nun “Masumiyet” isimli resmi bana ormanlarda evsiz ve yurtsuz kalan hayvanları anımsattı. Zürafa ile ilgili araştırma yaparken adına “Giraffe Animasyon Filmleri” festivalinin yapıldığını öğrendim ve çok ilgimi çekti.

“Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü” tekerlemesini ise çocukluğumda soğuk havalarda ince giyindiğimde annemden çok duyardım ve beni uyarmak için söylenen bu sözler çok güldürürdü. Aslında o şaka ile karışık bir uyarıydı, ancak gençliğimin başlangıç yıllarında özellikle böyle esprili uyarılar çok komik gelirdi, dolaylı yoldan nazik uyarılara karşı direnç geliştirmiştim. Düşkün olursam hangi beyaz elbisemi giymeliyim gibi absürt yaklaşımlarım karşı tarafı eğlendirmez, kuralının değerini düşürdüğüm için hafif kızdırırdı. Yeniden o yaşlarda olamayacağım için ve annemle de artık böyle bir diyaloğa giremeyeceğim için içimde sızı ve hüzün var.

Zürafaların boyunları ve boylarındaki orantısız uzunluk ve bacaklarının çok ince hatta astenik yapı özellikleri göstermesi ilgimi çekse de bakışlarında yakaladığım mahzun ve üzüntülü bakış beni daima etkileyecek. Bu nedenle Mordillo’ya teşekkür borçluyuz, onları olduklarından daha sevimli ve dost olarak bizlere sunuşundan,  boyun ve boy uzunluğu ya da ince bacaklar yerine karikatürün o sihirli dünyasında vücudunun derisini, beneklerini ve rengini öne çıkarmasından dolayı.

Füsun Aygölü

Yukarı