Alzaslı yahudi bir baba ile Ukrayna/Moldavya kökenli yahudi bir annenin kızı olarak 1930’da Paris’te dünyaya gelen besteci/söz yazarı/yorumcu Monique Serf’in, bilinen adıyla Barbara’nın çocukluk yılları Alman işgali nedeniyle yahudi avından kurtulmak için sürekli yer değiştirerek geçer. Savaşın son iki yılını işgal edilmemiş Vichy bölgesindeki Isère’de geçirir. Bu baskı yetmiyormuş gibi on bir yaşından itibaren babasının ensest davranışlarına maruz kalır. On altı yaşında, Bretagne’da yaşarlarken evden kaçar, jandarmaya başvurur. Onu dinleseler de şikâyetini kayda geçirmezler. Babası onu almaya geldiğinde yalan uydurduğunu söyler. Ailenin diğer fertleri olaya ilgisiz kalırlar. On dokuz yaşına geldiğinde babası aile ocağını tamamen terk eder. Uzun yıllar süren şiddet artık sona ermiştir.
Yaşadıklarını çok sonra, ölümüyle yarım kalan anılarında tecavüz ve ensest gibi sözcükleri kullanmadan anlatacaktır. Bu arada, yıllar sonra bestelediği, en ünlü şarkılarında biri olan L’aigle noir (Kara Kartal) ın sözlerinin bu kâbusu anlattığına dair yaygın iddialar vardır. Kendisi ise bunu açıklamaktan yalnız kendisini ilgilendiren bir konu olduğu gerekçesiyle her zaman kaçınmıştır. Onun şarkılarını seslendirerek 2015’de bir albüm yapan şarkıcı/oyuncu Patrick Bruel’e göre ise L’aigle noir Nazi Almanyası’nın amblemine, çocukluğunda kaçak yaşadığı korku dolu günlere göndermedir. Bu şarkı bir standart haline gelir, Barbara’nın adeta üzerine yapışır: “Güzel bir gün ya da gece / Bir gölün kenarında uyurken ben / Aniden, göğü yırtar gibi / Nereden çıktığı meçhul / Bir kara kartal belirdi.”
Monique, Madelaine Thomas adlı bir hocadan piyano, şan ve solfej dersleri alır. Daha sonra Paris Müzik Konservatuvarı’na yazılır. 1947’de sesinin benzersizliğinden olsa gerek Léopold-Bellan ödülünü kazanır. İki yıl sonra Violettes Imperiales operetinde koro üyeliği yapar. 1949 başında Barbara adını alan Monique Serf La Rose Rouge (Kızıl Gül) ve Chez Moineau gibi Paris kabarelerinde boy gösterir. 1950’de Brüksel’de, Belçika’dan sınır dışı edilmemek için evlendiği ve iki yıl sonra boşandığı, boş zamanlarında illüzyonistlik yapan Claude Slys ile Le Cheval Blanc (Beyaz At) adlı kabarenin kısa süren macerasına yer gösterici, kasiyer ve şarkıcı olarak katılır. Yirminci yüzyılın başında ünlü olmuş şansonları yeniden seslendirir.
1954’de Paris’e döner ve devrin ünlü kabaresi L’Ecluse’de önce bir hafta daha sonra 1958’den itibaren altı yıl sürekli sahne alır. Arada Chez Moineau’da L’homme en habit, (Giyinik Adam), Les Boutons Dorés (Altın Düğmeler), Les Dames de la Poste (Postanedeki Kadınlar) gibi çağdaş şansonları yorumlar. İlk plağını 1957’de Brüksel’de 78 devirli taş plak olarak kaydeder. Plağın iki yüzünde Mon Pote le Gitane (Çingene Dostum) ve L’Oeillet Blanc (Beyaz Karanfil) parçaları vardır ancak plak kimsenin ilgisini çekmez. Art arda, ilkinde Georges Brassens’in, ikincisinde ise Jacques Brel’in şarkılarını söylediği iki yeni plak doldurur. Discorama adlı radyo programına katılır. İlk kez, söz yazarı, bestecisi ve yorumcusunun kendisi olduğu, Chapeau Bas (Şapka Çıkarılır) ve Dis, quand reviendras-tu? (Söyle Ne Zaman Döneceksin?) adlı iki şarkıyı Jacques Brel’in cesaretlendirmesiyle plak yapar. Artık yavaş yavaş şöhret yolunda ilerlemektedir. L’Ecluse’ün salonu kendisine dar gelmeye başlar.
1959 Aralığında serseri bir yaşam sürerek suçluluğunu zaman içerisinde unutmak isteyen babasının Nantes’da ölmek üzere olduğunu ve kendisini görmek istediğini haber alır. Acele etse de yetişemez. Ölüsü karşısında panik, küçümseme, nefret gibi duygular hissederken bir yandan da büyük bir umutsuzluğa kapılır. Cenazenin hemen ertesinde bu olayı anlatan ve en ünlü şarkılarından biri olan Nantes’ı yazmaya başlar. Dört yıl sonra Capucines tiyatrosunda şarkıyı ilk kez söyler: “Oysa ben randevuma gelmiştim / Grange-au-Loup sokağı 25 numara / Ama o beni bir daha göremedi / Göçüp gitmişti bile / Nantes’a yağmur yağıyor / Ve ben hatırlıyorum / Nantes’ta gökyüzü / Yüreğimi acıyla kaplıyor.”
1964’de Paris’in ünlü müzikholü Bobino’da Georges Brassens’in öncesinde sahne alır. 1965’de yaptığı Barbara chante Barbara (Barbara, Barbara Söylüyor) albümü Charles Cros Akademisi tarafından ödüllendirilir. O ise ödül belgesini küçük parçalara ayırarak çalışmalarının takdiri olarak teknisyenlerine dağıtır. Aynı yılın Eylülünde yine Bobino’da ünlü Göttingen ve Ma Plus Belle Histoire d’Amour, c’est vous (En Güzel Aşk Öyküm Sizsiniz) adlı bestelerini söylemektedir. Bu dönemde bir yandan piyano çalarken şarkı seslendirmekten vazgeçerek mikrofon önünde görünmeyi yeğler. Teatral görünümü, siyahlar içerisindeki femme fatale silueti, görkemli konuşma tarzı geniş kitleleri etkiler. “Siyahlı kadın”, “Uzun esmer kadın”, “Geceyarısı şarkıcısı” gibi lakaplarla da anılan Barbara’ya göre “siyah muhteşem bir ışıktır.” Hayranları o siyahtan sahneye yayılan ışığı görürler.
1967’de İtalya, Belçika, Kanada ve Almanya turnelerine çıkar. İtalya’dayken annesini kaybeder. Hamburg’dayken tamamen Almanca söylediği Barbara singt Barbara zum ersten (Barbara İlk Kez Barbara Şarkıları Söylüyor) albümünü kaydeder. 1968 Ocağında, ünlü Olympia müzikholünde Europe 1 radyo kanalından da yayınlanan bir konser verir. 1969’da Georges Moustaki’nin La Dame Brune (Esmer Kadın) şarkısında kendisine eşlik ettiği on beş günlük bir programla Capucines’de sahne alır. Olympia konseri sonrası artık sıra dışıdır, saf sesi mükemmelliğin sınırlarını zorlar ve sahnedeki görünümü benzersizdir. Kanada, SSCB, Romanya ve Japonya konserlerinin ardından Paris’e döner. Europe 1 kanalında yirmi bir şarkısını yorumlar eşliğinde art arda söyler. Kendi bestelerinin, yüzyılın başında ünlü olmuş şansonların yanı sıra Georges Brassens, Léo Ferré, Charles Trenet, Serge Gainsbourg gibi çağdaşlarının eserlerine de repertuvarında yer verir.
1973’de Paris’in otuz kilometre doğusundaki Précy-sur-Marne’da eski bir çiftlik evine taşınır, bahçe işleriyle ilgilenmeye başlar. Barbara iflah olmaz bir uykusuzdur. Haziran 1974’de kendisini koma halinde bulup hastaneye kaldırırlar. Nedeni aldığı aşırı dozda uyku haplarıdır. Daha sonra bir konseri sırasında “Ölmek değil, yalnızca uyumak istedim” der.
Yetmişli yılları müzikal ve film denemelerinin yanı sıra konserler ve turnelerle geçiren Barbara Ekim 1981’de Pantin’de kendisini dinlemeye gelen, yeni Fransa Cumhurbaşkanı olmuş François Mitterrand’ı kapıda karşılar, kendisine kırmızı bir gül verir. Onun için bestelediği Regarde (Bak) adlı şarkısını söyler, ancak ilk kez bu konser sırasında sesi telafisi olmayacak biçimde kırılmaya başlar. Başta telaşlansa da sonradan sesinin bu halinden yararlanmaya çalışır. Bir yıl sonra Mitterrand’ın kültür bakanı Jack Lang’ın elinden Ulusal Şanson Büyük Ödülü’nü, 1988’de ise bu kez Mitterand’ın elinden Légion d’Honneur şövalye nişanını alır. Aynı yıl Alman ve Fransız halkları arasında dostluk temalı Göttingen şarkısı nedeniyle Federal Almanya Liyakat Ödülü’ne layık görülür: “Ah yeter ki asla geri gelmesin / Kanlı ve nefret dolu günler / Çünkü sevdiklerim var / Göttingen’de / Sirenler çalar da, silahlara / Yeniden sarılmak gerekirse / Yüreğim gözyaşı döker / Göttingen için.”
1993’ün son aylarında Paris’te, Châtelet tiyatrosunun sahnesindedir ancak sağlık problemleri nedeniyle konserlerine sık sık ara vermek zorunda kalır. 1994’de Tours’da son kez sahne alır. On altı yıl stüdyolardan uzak kaldıktan sonra 1996’da on iki yeni şarkıdan oluşan son albümünü kaydeder. Aldığı uyarıcılar, acılarını bastırmak ve ses tellerini onarmak için yüksek dozda kullandığı ilaçlar nedeniyle yıpranmış halde yarım kalacak anılarını yazmaya yönelir. 1997’nin Kasım ayında hızlı gelişen bir toksik/enfeksiyon şoku nedeniyle hayatını kaybeder.
by gidivermek
Kaynaklar: