Düş

22 Ağustos 2022

Morpheus, modern zaman fanilerinin oldukça ilgisini çeken bir Yunan tanrısı. Eğer bu dönemlerde dünyamıza teşrif etmiş olsaydı rahatlıkla bir sosyal medya fenomeni olabilirdi. Nereden mi çıkardım şimdi Morpheus’u? Tabii ki önce Matrix, sonra Sandman’de başrolleri kapmış olmasından. Matrix’i bilmeyeni hafifçe sarsıyorlar ama Sandman’i bilmeyenleriniz olabilir. Mitolojiyi yeniden icat eden kişi olarak tarihe geçecek olan yazar Neil Gaiman’ın önce çizgi roman olarak yayınlanan sonra da Netflix’in yıldız dizisi olarak yayına giren serisinin ismi ve başkahramanıdır kendileri. Cümle uzun oldu ama bölmeyeceğim, devam edelim.

Asıl konumuzun Sandman olmasını arzu ediyordum ama ilgi odağımdan anladığım kadarıyla daha çok Morpheus’u anlatacağım. Bu kudretli tanrımız Yunan-Roma mitolojisinin değerli bir üyesi. Babası Hypnos, adı ile müsemma kendisi uyku tanrısı. Roma mitolojisinde Somnus olarak da bilinir. Kısmen tanrı kısmen şeytan olarak tanımlanır. Hypnos sıkı bir anneden geliyor: Nyx. Bu hanımefendi de geceleri temsil ediyor, adı da gece anlamına geliyor elbette. Rivayete göre Zeus bile ondan korkarmış. Ben çok havalı buluyorum Nyx’i, komple siyah kıyafetler, simsiyah saçlar; üstelik zampara Zeus’u titretiyor. Nyx’in babasının Chaos (yani Kaos), diğer oğullarının da Geras (yani yaşlılık) ve Thanatos (yani ölüm) olduğunu söyleyip baba tarafını kapatıyorum. Gördüğünüz üzere Morpheus’cuğumuzun soy ağacı epeyi güçlü ve karanlık. Annesinin kim olduğu hakkındaki rivayetler karışıksa da ise Pasithea ağırlık kazanıyor. Adı rahatlama, gevşeme anlamına geliyor. Kendisi halüsinasyonlar tanrıçası. Bildiğiniz pasiflora işte. Kardeşleri ise Phobetor (veya Icelus) ve Phantasus.  Phobetor kabuslarla ilgilenirken Phantasus fantezilerle haşır neşirdi.  Morpheus ise Düşler tanrısıydı. Adı, Yunan mitolojisindeki rolünü gayet güzel yansıtmaktadır. Yunanca metamorfoz, “dönüşüm” olarak tercüme edilir. Bunu  “sonra” anlamına gelen meta ve “biçim” anlamına gelen morfe olarak ayırın, alın size Morpheus. Yaptığım üstün çözümleme sonucu Morpheus’un “biçim” veya “şekil” anlamına geldiğini anladık. Yani tanrımız uyuyanların rüyalarını şekillendirebilirdi.

Morpheus bir Oneroi idi. Oneroi, Hypnos’un çocuklarına verilen toplu isim olarak tanımlanabilir. Ben size açılımını rüya olarak yapayım. Yani kendisi düşlerin tanrısı olmakla kalmıyor, o düşlerin bizzat kendisi oluyor.  Morpheus bununla birlikte tanrıların ve kralların rüyalarını etkileme becerisine sahip olduğu için kardeşleri olan diğer oneroilerin lideriydi. Ünlü Romalı Şair Ovidus’un Dönüşümler adlı eserinde Morpheus’un liderliğe seçilişi şöyle anlatılır:

“…

Ama babası, binlerce oğlunun arasından

sanatkâr ve suretin taklitçisi Morpheus’u

uyandırır.  Ondan başka biri, daha ustalıklı bir biçimde

hareketleri, yüz ifadesini ve konuşma sesini taklit etmez,

ekler, hem giysileri hem her kişinin en alışıldık

sözcüklerini; sadece bu, insanları taklit eder ama öbürü,

vahşi hayvan olur, kuş olur, uzun bedeniyle bir yılan:

Bunu, semavi tanrılar Icelos, ölümlü halk, Phobetor olarak

adlandırır; üçüncü de vardır, farklı bir sanatın efendisi olan

Phantasos; o, toprağa, kayaya, suya, ağaca

ve canı olmayan her şeye aldatıcı bir biçimde dönüşür:

Bunlar, krallara ve generallere geceleyin kendi yüzlerini göstermeye

alışıktır, ötekiler, halkı ve aşağı tabakayı dolaşırlar.

Oldukça yaşlı Uyku, bunları es geçer ve bütün biraderlerden bir tek

Morpheus’u seçer, Thaumas’ın kızının bildirdiklerini

yapması için; yine uyuşuk rehavetle gevşeyen başını

koyar ve yüksek yatağa gömer.”[1]

Elbette rüyaları biçimlendiren bu oneroiler kendileri de biçim değiştirebilirlerdi. Morpheus yalnızca insanların kılığına girebilir; kuşları, dört ayaklıları ve yılanları canlandırmayı diğer kardeşlerine bırakırdı. Hayvanların kılığına İkelos girebilirdi; Phantasos ise kayaları, suları, ormanları ve diğer cansızları taklit ederdi. Kralları ve önemli zatları uykularında sadece bu üç kardeş ziyaret ederdi, diğerleri ise sıradan insanlara giderlerdi. [2] Diğerleri dediğimiz Hypnos’un bu asli oğullarından başka binlerce oğlu daha varmış. Eyvahlar olsun!

Morpheus’u tanrılar sıklıkla kendisini fanilerin rüyalarına girip mesajlarını iletmesi ya da istediklerini yapması için onları yönlendirmesi için de kullanırlarmış. Buradan bakınca bir manipülatör olduğunu düşünüyorum. Kaynaklarım da var, Homeros İlyada’da açık açık yazmış. Zeus Akhilleus’u destekliyormuş, bunun için Agamemnon’u yanıltması gerekiyormuş. Sen kalk Morpheus’u gönder, Agammenon rüya görsün, hah ben rüyamda şunu gördüm, en iyisi böyle yapayım diye kalksın, sonra da savaşı kaybetsin. Buyurunuz İlyada’daki bölüme.

“Durdu tepesinde, girdi Neleusoğlu Nestor’un kılığına,

Agamemnon yaşlılardan Nestor’u sayardı en çok.

Tanrısal Düş benzedi ona, dedi ki:

‘Atları iyi süren yiğit Atreus’un oğlu, uyuyorsun demek,

kurultayda öğüt veren, orduları yöneten,

bunca işi gücü olan adamın

yaramaz uyuması bütün gece.

Kulak ver, tez elden dinle beni,

Zeus’tan haberci geldim sana ben,

dertlenir uzakta senin yüzünden, çok acır sana.

Hep birden zırh giymelerini buyurur gür saçlı Akhaların,

alacaksın Troyalıların koca ülkesini şimdi hemen,

Olympos’taki tanrılar arasında kalmadı ikilik,

uydu hepsi Here’nin dileğine,

verecek Zeus Troyalılara acılar.

Kafana koy sen bunu iyicene, unutayım deme sakın

bal gibi tatlı uyku uzaklaşınca senden.’

Düş böyle dedi, çekildi gitti,

bu olmayacak şeyleri gönlünde düşünür bıraktı onu;”[3]

Sen koca tanrı ol, git büyük tanrıların keyfi olsun diye milletin rüyasıyla oyna. Onurlu ol, limon sat Morpheus!

Yunan mitolojisindeki Morpheus’u anlatmayı burada kesiyorum, meraklıları mitoloji kitaplarının sayfalarına gömülebilirler. Gelelim Sandman’e.

Neil Gaiman on parmağında on marifet bir yazar. Romanlar, çocuk kitapları çizgi romanlar ve tiyatro oyunları yazıyor, filmleri ve dizileri var. En kıskandığım ise kalbimin müstesna bir köşesinde bulunan Terry Prachet ile beraber Good Omens’i yazmış olması. Buna nazarım değsin. İşte bu yazıyorum öyleyse neden her şeyi yazmayayım diyen Neil Gaiman, sevgili tanrımız Morpheus’u Sandman’e dönüştürüvermiş. On kitaplık seri olan Sandman dünyanın dört bir tarafında onlarca dile çevrilmiş ve fenomen haline gelmiş. Geçtiğimiz günlerde ise yolları gözlenen dizisi yayına girdi ve Sandman fırtınası herkesi etkisi altına aldı.

Dizinin olay örgüsü çizgi romanlardan alınan hikâyelerle oluşturulmuş. Birebir beklentisi olanlar için hayal kırıklığı, benim gibi o ayrı bu ayrı diyenler için görsel bir şölen. Kendi içinde ise kurguyu zayıf buldum desem beni herhalde kıskanıyorsun diye yaftalarlar ama izlenebilir ve anlaşılabilir olay örgüsünü sevenler için bazı bölümler zulüm olabiliyor. Görsel şölen dememin nedeni ise karakterlerin adeta bir sahne şovu için kurgulanmışlar gibi olması. Karakterler için sıralayabileceğim sıfatlar renkli, aykırı, canlı, sarkastik olur. Ben de bunları seviyorum.

Ana kahramanımız Sandman ise Morpheus’u baz alsa da ondan daha bağımsız, kibirli, kuralcı, biraz alıngan ve konumunun bir gereği olarak narsisist bir tanrı. O yapılmaz, bu olmaz, bu ezelden böyle böyleydi, vay bana mı dedin… Muhafazakâr bir yanı mı var nedir? Morpheus ile çakışan yanlarından biri de kuralcılığını da kapsayan (göreceli) etik kararları ve davranışları. Bir ilkeler zinciri ve etik halkası oluşturmuş kendine, hayattan çok onlara bağlı kalmaya çalışıyor. Ama değişim gelip kapına dayanır ve iyi olan şey artık çürümeye yüz tutmuş bir elma gibi elinde kalır. Dizideki Morpheus’dan bana kalan bu oldu. Dizinin ana temasının da bu olduğunu düşünüyorum. Tam bu satırları yazarken gözüme çarpan Sandman çizgi romanlarından bir alıntı da beni doğruluyor sanki.

“Siz insanlar eski kimliklere, eski yüzlere, eski maskelere tutunup duruyorsunuz hep, işleri bittikten çok sonra bile. Ama bazı şeyleri çöpe atmasını öğrenmeniz gerekiyor er ya da geç.”

Bana sorsanız ne yapayım, mitoloji mi okuyayım, Sandman’in çizgi romanlarını mı okuyayım, diziyi mi izleyeyim diye… Bilmiyorum… Ben hepsini yaptım, yazıyı da yazdım. Esen kalın.

Şeniz Baş

[1] Publius Ovidus Naso, Dönüşümler I-XV, çev. Asuman Coşkun Abuagla, 2. baskı, İstanbul, Eylül 2020, ss. 310-311.

[2] Thomas Bulfinch, Klasik Yunan ve Roma Mitolojisi, çev. Özgür Umut Hoşafçı, İstanbul, İnkılap Yayınları, 2018,  s. 71-72.

[3]  Homeros, İlyada, çev. Azra Erhat-A. Kadir,2. Baskı,  İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 2014, ss. 23-24.

Yukarı