Rusalka

3 Haziran 2021

Yunan mitolojisinde yeri ve denizi dolduran yarı tanrısal dişi varlıklara su perileri (Nymphe) denir. Nymphe’ler ölümsüz olmamalarına rağmen, tanrıların yedikleri ambrosia adındaki bal tadında bir besinle beslendikleri için uzun yıllar yaşarlar ve hep genç ve güzel kalırlar. Nymphe’lerin Slav mitolojisindeki karşılığı ise Rusalka’lardır.  Doğal yollardan ölmeyen canlıların (cinayete kurban gidenler, intihar edenler, vaftiz edilmeden ölenler, suda boğulanlar) ruhlarına Rusalka adı verilir ve bunların, Ukrayna’da göllerde veya nehirlerde, Belarus’ta ise ormanda yaşadıklarına inanılır. Bu mitolojinin öykülerinde ayrıca suya yakın bir yerde ölmüş kadınların öldükleri yerleri tekrar görmek için geri dönmeleri de beklenir. Gerçi rusalka’lar aslında fazla tekin olmamalarıyla bilinirler ama her zaman da kötü değillerdir.  En tehlikeli oldukları dönem, Haziran ayının ilk haftasıdır. Bu dönemde rusalka’ların sulardan çıkarak kıyıdaki söğüt ağaçlarının dallarında sallandığına inanılır. Bu hafta boyunca suya girmek tehlikeli ve yasaktır çünkü, rusalka’ların suya gireni alıp nehrin dibine götürebildikleri inancı vardır. Haftanın sonunda, rusalka’lar ağaçlardan alınarak bir törenle su kıyısından uzaklaştırılır ve gömülür. Mitolojik inancın ritüel bir boyutu olan bu etkinlikler, 1930’lara kadar Ukrayna ve Belarus’ta hep yapılmıştır.

Nymphe’ler, pek çok sanatçıya ilham verdikleri gibi, psikolojide bir hastalığa da isim olmuşlardır.  “Doyurulmaz bir cinsel tutku” olarak tanımlanan bu hastalığın adı olan “nemfomani” (nymphomania) kelimesinin “nymphe” kelimesinden türediği söylenebilir.

Rusalka’lar ise müzik için bir esin kaynağı olmuşlar ve XIX. Yüzyıl Çek bestecilerinden Antonin Dvorak, bu efsanevi yaratıkların öyküsünden etkilenerek “Rusalka” adlı bir opera bestelemiştir. Şair Jaroslav Kvapil’in Çekçe librettosu üzerine bestelenen bu opera üç perdeden oluşur ve Dvorak’ın bestelediği dokuzuncu opera eseridir. “Rusalka” aynı zamanda sanatçının Çekoslovakya dışında da en fazla sahnelenen eseridir.

Operanın konusuna gelince… Su perisi Rusalka göle gelen bir prense aşık olur ve ona kavuşmak için insana dönüşmek ister. Babası Su Cini korku içinde, insanoğlunun güvenilmez ve kötü olduğunu söylese de, Rusalka aşkında ısrar eder. Bunun üzerine Su Cini kızına  büyücü  Jezibaba’dan yardım almasını önerir. Rusalka aya bir şarkı söyleyerek ondan sevgilisinin nerede olduğunu kendisine söylemesini ister.

Jezibaba , Rusalka’ya büyüleriyle onu insana dönüştürebileceğini ama bunun bir bedeli olduğunu, Prens ile birbirlerine sadık kalmamaları halinde yaptığı büyünün lanete dönüşebileceğini anlatır. Aynı zamanda, ölümlü hale gelen bir su perisinin konuşma yeteneğini kaybedeceğini de söyler. Fakat Prensin kendisini çok sevdiğine ve sevgisinin tüm felaketlere engel olacağına inanan Rusalka kararında ısrar eder. Büyücü bunun üzerine ona sihirli bir iksir verir.

Şafak sönerken Prens av partisi için tekrar göl kenarına gelir ve Rusalka ile karşılaşır. Kız konuşamamasına rağmen, onun güzelliği karşısında büyülenen Prens onu da alıp şatosuna götürmek ister. Bunu duyan su perileri Rusalka’nın aralarından ayrılacak olmasının yasını tutarlar. Prens Rusalka ile şatosuna gider. Şatoda yaşayanlar, kapıcısından aşçısına kadar, ismi hiç duyulmamış bu kızla Prensin evliliği hakkında merakla konuşmaya başlarlar.

Kısa süre sonra şatoda bir balo verilir ve baloya konuk olarak gelen bir yabancı prenses Rusalka’nın konuşmamasından ve Prensin konuklara yeterince ilgi göstermemesinden şikayet eder. Niyeti, Prensi etkileyerek onun kendisini Rusalka’ya tercih etmesini sağlamaktır. Bu durumdan çok mutsuz olan Rusalka çaresiz bir haldeyken babası birden havuzdan çıkarak kızına görünür. Rusalka gözyaşları içinde ona doğru koşar ve kendisine yardım etmesini ister. Prensin artık onu sevmediğini anlatır.

Prens ve Prenses bahçeye çıkarlar ve Prens Prensese aşkını itiraf ederek yanına gelen Rusalka’yı reddeder. Bunun üzerine baba Su Cini Prense onu ölümün beklediğini bildirir ve Rusalka’yı da yanına alarak havuzda kaybolur. Prens Prensesten yardım ister ama Prenses onunla alay ederek geliniyle beraber cehenneme gitmesini söyler.

Rusalka gölde kaderine ağıtlar yakarken, büyücü Jezibaba ortaya çıkar ve onu aşağılayarak konuşur.  Yeniden eski haline dönebilmesi için Prensi öldürmesi gerektiğini söyler ve ona bir bıçak verir. Rusalka kabul etmez ve bıçağı suya atar; ardından kendisi de gölde kaybolup gider.

Prensin çok kötü durumda olduğunu gören şatonun kapıcısı ve aşçısı Jezibaba’ya gidip onu iyileştirmek için yardım isterler çünkü Prens onlara bir orman perisiyle evlenmek üzere olduğunu söylemiştir. Ama Rusalka’nın babası Su Cini tam o sırada gölden yükselerek Prensin kızını aldattığını onlara söyler. Bu doğaüstü görünüşten panikleyen ikili oradan hızla uzaklaşırlar.

Prens pişman olmuş bir durumda ormana gelir ve Rusalka’ya geri dönmesi için yakarır. Rusalka gölün üstüne çıkarak Prense kendisine yaptığı sadakatsizlikten ötürü sitem eder ve bundan böyle bir öpücüğün onu öldüreceğini açıklar. Kaderini kabul eden Prens, öpücüğün ona mutluluk ve barış getireceğini söyler ve onu öpen Rusalka’nın kollarında ölür. Rusalka ise son derece mutsuz bir şekilde, onun ruhunun bağışlanmasını dileyerek suda kaybolur.

İşte sadakatsiz olmanın hazin sonu…

Çağnur Gürsan

Yukarı