12. Yüzyıl Fransız edebiyatının ilk yarısı destanlar dönemidir. “Chanson de Geste” adı verilen bu destanlar “trourbadur” adı verilen (İtalyanca “trovatore”) halk şairlerince ‘’vielle’’adlı telli bir çalgı eşliğinde söylenen kahramanlık türküleridir ve bu gezgin ozanların yolculukları boyunca karşılaştıkları maceraları ve tanıklık ettikleri kahramanlık hikayelerini konu alırlar. 12. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise destanların kaynağı konularını saray edebiyatından alan “littérature courtois”dır.
Destanlarda sıklıkla rastlanan konulardan birisi, bir aşk iksirinin yanlış kişiler tarafından içilmesiyle ortaya çıkan trajik durumlardır. Cornwall şövalyesi Tristan ile İrlandalı prenses Isolde’nin aşklarına dair yüzyıllardır birçok farklı biçimde anlatılmış olan destanın konusu da böyle bir aşk iksiri üzerine kurulmuştur. Öte yandan, 11. Yüzyılda İran’da anlatılan Fars hikayesi ‘’Vis ve Ramin’’in “Tristan ve Isolde” efsanesi için model olduğu düşünülmekte ve Latin şairi Ovid’in ‘’Pyramus ve Thisbe’’ öyküsü ile Yunan mitolojisinin efsanelerinden “Ariadne of Naxos”’un Tristan ve Isolde efsanesinin gelişimine katkıları olduğu bilinmektedir.
Yüzyıllardır pek çok sanat eserine esin kaynağı olan bu öykü, müzikte de yansımasını bulmuştur. “Tristan und Isolde” Richard Wagner tarafından bestelenmiş üç perdelik Almanca operadır. Eser bir İngiliz efsanesi olan Tristan ve İsolde’nin Gottfried von Strassburg tarafından yapılan Almanca uyarlamasına dayandırılmıştır. Wagner tarafından 1857 de bestelenmiş olan bu ünlü opera, 1865 yılında Münih Operası’nda ilk kez sahnelenmiştir.
Wagner bu eseri bestelerken ünlü alman filozoflar Arthur Schopenhauer ve Ludwig Feuerbach’ın irade, pesimizm ve buna karşıt olarak optimizm görüşlerinden çok etkilenmiştir. Shopenhauer’a göre dünyanın özünü acı oluşturmaktadır. Kadınları vicdansız ve sadakatsiz olarak nitelendirir. Özgürlük insan için mümkün değildir. Aşıklar sadece iradeye hizmet ederler. Bu düşünceler Wagner’i çok etkilemiştir çünkü aşkın bu tanımı yani iradenin bir oyuncağı olması Wagner’e aykırıdır. Bu yüzden, hayatın uyumsuzluğu ve insanın yaşamı askıya alma eğilimi eserde çok betimlenmiştir. Tristan ve İsolde yasak aşk yaşadıkları için geceleri bir araya gelirler. Böylece, gündüz burada iradeyle özdeşleşmektedir. Aşıklar geceleri kavuştukları için gece kutsaldır; gün de iradeyi temsil ettiği için reddedilmektedir. Eserde oldukça belirgin bir erotizm teması da vardır. Ama temel olarak Wagner aşkın önemini belirtir bu operada ve adeta “Aşk feragattir, sadakattir” der. Kadını kutsallaştırır. Bu öyküde müzik kadındır, kadın ise aşktır çünkü Isolde erkeğine teslim olan, tam kadındır… Wagner bu operada ses verdiği konular hakkındaki düşüncelerini zaten daha önce de “Opera ve Drama” adlı eserinde çok güzel betimlemiştir.
Wagner bütün metinlerini kendi yazardı. Bestelediği eserlerde vokaller (sesli harfler) çok önemlidir, sessiz harfler çok iyi telaffuz edilir; “güzel şarkı söyleme”ye (bel canto) çok önem verirdi. Son yirmi üç yılını operada yenilik düşüncesiyle eserlerine yansıtmıştır. Bu yeniliğin özü, geleneğe dayanan bağımsız melodi parçalarını (arya, düet, vb) aza indirgeyerek eserin bütününün baştan aşağı sürekli bir melodi akışı halinde geliştirilmesine dayanıyordu. Wagner’in “Tristan ve Isolde” operasında alışılagelmiş geleneksel armoni kurallarından farklı olarak atonalite akımına öncülük ettiği de bilinmektedir. Batı müziği bestecilerinden Richard Strauss, Alben Berg ve Schoenberg besteciden çok etkilenmişlerdir.
Gelelim üç perdeden oluşan bu operanın konusuna… İrlanda sahillerinde seyir halinde bir gemi ve gemide Tristan ile amcası Cornwall Kralı Marke’ye gelin gitmekte olan Isolde ve beraberlerinde Isolde’nin nedimesi Brangaene, Tristan’ın sadık yol arkadaşı Kurneval ve denizciler vardır. Isolde eski nişanlısı Morold’u öldüren Tristan ‘ı çok iyi tanımaktadır. O çarpışma sırasında Tristan da çok ağır yaralanmış ve Isolde onun iyileşmesi için yardımcı olmuştur. Isolde bu garip duygular içinde Tristan’a âşık olmaya başlamıştır.
Isolde gemide nedimesi Brangaene’den Tristan’ı yanına çağırmasını isteyince Tristan’ın arkadaşı Kurneval nedimeye efendisinin bir kadının emrine boyun eğmeyen bir kimse olduğunu söyler. Nedime geri döner ve bu konuşmayı Isolde’ye anlatır; Isolde çok sinirlenir. Nedimesine annesinin kendisine verdiği ölüm içkisini hazırlamasını emreder. Bu içkiyi Tristan ve Isolde beraber içeceklerdir. Kurneval geminin kıyıya yaklaştığını ve hazırlanmaları gerektiğini hatırlatınca Isolde ısrarla Tristan’ı kendisine göndermesini, ona yol arkadaşlığı için teşekkür etmek istediğini söyler ve Tristan geldiğinde ona şövalyelik geleneğine göre bu içkiyi birlikte içmelerini teklif eder. İkisi aynı kaptan bu içkiyi içerler ve birbirlerine yakınlaşıp dünyayı unuturlar.
Gemicilerin ve kıyıdaki askerlerin, gemi nihayet Cornwall’a yanaştığı için bağrışmalarıyla kendilerine geldiklerinde Isolde Brangaene’ye zehrin etki yapmayışının nedenini sorar. Nedime gerçeği açıklar: O gençlere zehir değil, aşk iksiri vermiştir.
Cornwall sarayına yerleşen Isolde yalnızdır. Av meraklısı kral Marke Şövalye Melot ile ava çıkmıştır. Bunu fırsat bilen sevgililer buluşmuştur. Marke avdan dönmüş ve iki sadakatsiz genci yakalamıştır. Kurneval Tristan’a kendisini koruması gerektiğini çünkü Isolde’den hoşlanan Melot’un ona kılıç çekeceğini söyler. Tristan aşkı için ölümü seçmiştir; Melot’a doğru yürür, kendisinin eski dostu şu an ise düşmanı olan Melot’a kılıcını çeker.
Tristan ağır yaralanmıştır. Ona emektar Kurneval bakmaktadır. Kurneval Isolde’ye haber göndermiş, bir çobana da eğer gemi kıyıya yanaşırsa ona kavalı ile haber vermesini söylemiştir. Tristan, geminin hayaliyle sayıklamaktadır; bütün sayıklamaları gemi ve Isolde üzerinedir. Kendisine gelince, iksir olduğunu bilmeden içtiği içkiye lanet eder. Çoban kavalıyla geminin geldiğini bildirir. Tristan Kurneval’ı kıyıya yollar, kendisi de sargılarını çözmeye çalışırken Isolde gelir. İki sevgili sarılırken Tristan son nefesini verir.
İkinci gemi de Kral Make’yi getirmiştir. Tristan’ın ölümüne çok üzülen Kurneval kral ile birlikte gelmiş olan Melot’u kılıcı ile öldürür. Aynı gemide olan nedime Brangaene durumu kral Marke’ye anlatmış, aşk iksirini iki gence de kendisinin verdiğini itiraf etmiştir. Kral Marke her ikisini de affetmiş ve onları birleştirmek üzere gelmiştir. Kral Marke gözlerine inanamaz; her taraf ölülerle doludur.
Isolde rüyada gibidir; geçmiş ve geleceği sayıklamaktadır. Isolde yavaş yavaş sevgilisinin yanına düşerken ruhu onun ruhuna doğru yükselir.
Çağnur Gürsan