Ama, yaşanan dönüşüm bize az sayıda başka şeyleri de kazandırdı, mesela, plâk ağırlıklı yayıncılığın bir kısmı özel yayıncılık anlayışına evrildi. Çünkü, az sayıda olsa da hâlâ sadık bir plâk ve CD dinleyicisi var bu dinleyici sayısı özellikli yayıncılığı ekonomik olarak ayakta tutmaya yetiyor.
Özellikliden kastım HiFi audio dinleyicisinin merkezinde olduğu her müzik türünün ama kaliteli kayıtlı özel baskılarıdır. Bu kayıtlar plâklara özenli baskılar, kitapçıklar vs. gibi arşivlik birer koleksiyon parçasına dönüştürülüyor. Sanatçısı hayattaysa özel imzalı, değilse başka hediyelerle süsleniyor ve gravür baskıları gibi numaralandırılıyor. Çok rağbet olmadıkça ikinci baskı yapılmadığı için zamanla bu baskılar satın alınan rakamın -ki ilk satış fiyatları da ucuz olmuyor- üzerinde bir fiyata el değiştirme imkanı olabiliyor. Bu muhtemel, ille böyle olacaktır demek doğru değil, hangi baskının gelecekte değerleneceğini öngörmek zor. Bu ayrı bir konu uzmanlık konusu, uzun uzadıya girmek istemiyorum.
Esas değinmek istediğim özellikli yayıncılık yapan bizzat bu firmalar. Dünya çapında yayıncılık yapan bu firmaların sayısı çok değil. ABD ve Avrupa’da varlar. Bu firmaların birer ajan gibi çalışan eski tabirle muhbirleri var. Bu kişiler kulağı delik, burnu keskin koku alan isimler ve rafta on yıllar boyunca tozlu halde duran bir müzik kaydının bu tarz bir yatırıma değip değmeyeceğini hemen anlayabiliyorlar.
Bu firmalardan birini örnek vereceğim; The Lost Recordings isimli bu firma adı üstünde sadece geçmişte gerçekleşmiş konser ağırlıklı organizasyonların kayıtlarını arayıp buluyor ve bu kayıtları dijital teknolojinin yardımı sayesinde yeniden hazırlayarak türlü çeşitli eklentilerle özel baskılar halinde satışa çıkarıyor.
Bu firmadan Duke Ellington’ın bir konser kaydı nedeniyle haberdar oldum. Bu albüm nerden çıktı diye bakınca firmaya ulaştım ve ilk burada yazıyorum.
Ellington’ın 1669 ve 73 yıllarında Berlin Filarmoni Orkestrası’nın konser salonunda verdiği iki konserin kaydını ele geçiren bu firma hemen yasal prosedürleri hallederek bu iki konseri vinil formatında yayınladı. Firmanın web sitesine baktığımda daha da şaşırdım çünkü daha önce yayınlanmış benzer epey çalışma orada yer alıyordu.
Bu firma çalışma alanını şöyle özetliyor; “Efsanevi sanatçıların nadir veya daha önce yayınlanmamış kayıtlarını aramak için dünyayı dolaşıyoruz. Eşsiz restorasyon sürecimizi kullanarak bu paha biçilmez mirası hayata döndürüyoruz”. Elbette güzel bir fikir, çalışma ve çaba.
Bu firmaların sayıları az belki ama aralarındaki rekabet yoğun. Hepsi birer hafiye gibi şimdi arşivleri didik didik ediyor. Bu işin bir yanı, bir diğer yanı ise özellikle Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerinin radyo-televizyon arşivlerinin de bu firmaların merceği altına girmesi. Örneğin, Polonya devlet radyosu kendi arşivlerini açtı ve burada bulunan gün yüzü görmemiş kayıtlar bir bir yayınlanıyor. Letonya, Estonya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti vs. bu ülkelerin resmî olarak geride biriktirdikleri değerli miraslar var. Bir bakıyorsunuz birinin arşivinden bir anda bir Chet Baker konseri, bir Dave Brubeck Trio konseri, bir festivalin komple bant makara kaydı çıkıyor… İnanılmaz bir zenginlik adeta kapış kapış gidiyor. Muhtemelen biz bunların şimdilik küçük bir kısmını görebildik ama çok değil, yakın zaman içinde daha birçok böyle önemli arşiv malzemesinin yayınlandığını duyacağız.