Esas Şimdi Gidivermek Lazım!

27 Temmuz 2023

6 Şubat 2023 sabahı bir daha asla eski biz olamayacağımız yeni bir güne uyandık. Anadolu coğrafyasının insanları olarak. Ülkemizin tam onbir ilinde hissedilen, üç tanesinde ağır hasar, yıkım ve kayıplara neden olan bir afetti yaşanan. Daha az hasarlı şehirlerin komşularına yetişmeye çalıştığı lakin en büyük yardımın büyük şehirlerden ulaştığı, dayanışmanın mucizelerine inanarak geçirdiğimiz aylar geçirdik.

İhtiyaçlar hiyerarşisinin en başından başlayarak, arama/kurtarma, barınma, yeme/içme ve giyinme sorunlarına destek olmak için tek yürek olan dünyadan yardımlar aktı yaşanan deprem sonrasında.

İlk aylarda sağanak şeklinde yağan yardımlar çok önemliydi ama sürdürülebilir olarak planlanmayan her şey gibi önce azaldı sonra neredeyse bitti.

Hayatlar değişti, mekanlar dönüştü. Maddi kayıplar, kaybedilen canları ve geride kalanların acılarını düşününce hiç mühim değildi. Aynanın bir de diğer yüzü vardı ki, kaybedilen yakınlar geri gelmiyor lakin hayatta kalanların travmalarının mutlaka onarılması gerekiyordu.

Kadınlar ve çocuklar sürecin lokomotifleri olarak önemli bir rol üstlendiler, yaşamın devam etmesi kurulan sofralarla, okunan kitaplarla, oynanan oyunlarla kolaylaştı. İşte tüm bunlar için uzanan yeni yeni eller gerekliydi. Görev devir teslim ederek devam edilmeliydi.

Ve oralara esas şimdi gitmeliydi!

Depremden önceki ziyaretlerimizde onca camiler, kiliseler gezdik, mabetler, manastırlar, sinagoglar, köprüler, mozaikler… Neler neler gördük!! Hepsi inanılmaz güzellikteydiler. Yıkıldılar, kısmen veya tamamen yok oldular.

Küçük ve büyük çeşitli etnik toplulukların bir arada barışçıl ve mutlulukla yaşamayı başardığı bu şehirlerde, gezdiklerimize, gözlerimize inanamadıklarımıza, şaşırdıklarımıza sahip çıkma vakti geldi şimdi.

Kültürel mirasımızın tarihi eserleri, anılarla dolu evler, yaşanmış mekanlar, süslü püslü dükkanlar, lezzet durağı lokantalar, küçük, büyük iş yerleri, hepsi projeler üretilerek tekrar eski haline gelmeli, gelecektir.

Peki ya insanlarımız!

Konteyner kentlerde devam eden hayatları bir sessizlik ve bembeyazlık içinde. Renkli dünyaları yer değiştirmiş. Enkazlardan dağlar var yollarda. En ufak bir esintiyle bulut bulut geliyor yeni dağların tozları üzerlerine. Her sabah uyandıklarında tüm yaşananları hatırlatan bir sürü iz var çevrede.

Olsun, hep şükrediyorlar. Kayıplarını özlemle anarken bir kaç yaş konuyor göz çukurlarına, düşmüyor ama. Şükürle dolu söylemleri, hayatta kalmanın ve çadır kentlerden kurtulup daha iyisine kavuşmanın cümleleriyle dolu olduğu gibi, tekrar eski yaşantılarına kavuşacaklarının umudu ile de dolu.

Gidiverirseniz göreceksiniz!

Yeni yaşamlarında yüzlerindeki gülümseme de eksik değil, misafirperverlikleri de. Küçücük konteyner mutfağından kocaman sofralar kuruyorlar. Fırınları yok mutfaklarında ama toplaşıp davul fırın almışlar. Kebaplar, pilavlar pişiriyorlar, ikram ediyorlar, “kusura bakmayın daha iyi ağırlardık ama” diyorlar, “ama”.

İhtiyaçlarını sorunca maddeten istekleri yok “geliverin böyle hep,” diyorlar. Çok anlatmak istiyorlar. Her şeyi! Ayakta kalmak için yaşam mücadelesi sırasında felaket anında olanları akıllarına getiremedikleri günler geride kalmış. Konforlarına azıcık da olsa kavuşunca olanca acısıyla nüksetmiş her bir ses, her bir sesleniş ve tüm susuşlar, an be an anlatıyorlar yaşananları ve sıkı sıkı sarılıyorlar her fırsatta, “unutmayın bizi” diyorlar. Omuzlarına bir dokunmak yetiyor kendilerini iyi hissetmeleri için.

O yüzden gidivermek lazım yanlarına!

Çocuklar, en çok da onlar seviniyor ziyarete gelenlere, mutlulukları bir baş okşama kadar yakın. Çok fazla etkilenenler var, hala uyuyamayanlar, annesinin elini tutmadan bir yere gidemeyenler, siz elinden tutunca bile çekinenler. İşte o zaman anlıyorsunuz yıkımın sadece fiziksel olmadığını, tamir edilecek binlerce yürek var orada.

Destek ve dayanışmanın yolu artık mümkün olduğunca yanlarında olmaktan geçiyor. Bu yolculuğa çıkmadan, orada bir sabaha uyanmadan, birlikte soluk almadan, onları dinlemeden yaşananları anlamaya imkan yok. Okuduklarınız, izledikleriniz faydasız.

Mutlaka gitmelisiniz!

Giderken yanınızda götüreceğiniz tek şey ise sevginiz..

İyi yolculuklar..

 

Selda Güleç

 

Yukarı